Pazar sabahı annemin sıklaşan öksürükleriyle uyandım. Derhal koşarak yanına gittim. Hiç iyi görünmüyordu. Ağlamaya başladım. “Neden ağlıyorsun, oğlum, ben ağlıyor muyum” dedi. “Anne” dedim, “hiç iyi görünmüyorsun, niye inat ediyorsun, kalk hastaneye gidelim” dedim. “Yok, istemiyorum” dedi. Hastaneye gitmemekte diretiyordu. Anneme göre insanları doktorlar öldürüyordu. Bu yaşıma geldim, doğru düzgün hastaneye gittiğini hatırlamıyorum.
Zaman ilerledi, öğleden sonraya döndü akrep ile yelkovan yüzünü, annemin durumu daha da ağırlaştı, öksürükleri sıklaştı. Göğsünü tutuyordu. “Şuramda” diyordu, “bir şey var sanki onu çıkarsam rahatlayacağım” diyordu. Yattığı yerden doğrulacak hali kalmamıştı. Gözlerimin içine bakıyordu. Tam karşısına oturmuş annemi izliyordum. Yalvarıyordum hastaneye gidelim diye. Civar illerdeki devlet olsun, özel olsun aramadığım hastane kalmamıştı. Hiçbirinde yer kalmadığını, bütün yataklarının dolu olduğunu söylüyorlardı. Ağlamaya başlamıştım. Çaresizlik başlamıştı. Çaresizliğin her türlüsünü yaşadığımı düşünüyordum ki, böylesine daha önce şahit olmadığımı anladım. Bu başka bir çaresizlikmiş.
Saat akşam üstüne döndü ki yüzünü, annemi bir şekilde en azından buradaki devlet hastanesinin aciline götürmeye ikna ettim. Yattığı yerden doğrulmasıyla, başının yastığa düşmesi bir oldu. Boynuna sarıldım. “Anne” diye bağırdım. Açtı gözlerini, gözlerimin içine baktı, bir kedi yavrusu tedirginliği ve masumiyeti vardı. İçim ürpermişti. Yataktan doğrulmasına yardımcı oldum. Koluna girdim. Yürümeye takati kalmamıştı artık. Babam diğer odada öksürüyor. “Annen iyi değil oğlum, zaman kaybetme bir an önce götür hastaneye” diye sesleniyordu yattığı yerden. “Habersiz bırakmayın beni” diye de ekliyordu, öksürüklerle kesilen cümlelerini zar zor duyurmaya çalışıyordu bana. “Nefes alamıyorum” dedi annem arabaya ilk bindiğimizde. Hafif camı araladım. “Şimdi nasıl anne” dedim. “Çok kötüyüm oğlum ben” dedi.
O arada devlet hastanesinde çalışan bir arkadaşı aramıştım. Acilin kapısının girişinde o karşıladı bizi. Tekerlekli sandalyeye bindirdi annemi. “Arabayı park edip, geliyorum” dedim. “Tamam usta” dedi. Arabayı park edip geri döndüm. Annemin kaydını yapmışlar. Acil bölümünde bir sedyenin üzerinde oturuyordu annem. Yanına gittim. Elini tuttum, “Yatır oğlum beni” dedi. Yatmasına yardımcı olmak için elimle başını tuttum ki, “kaldır oğlum nefes alamıyorum” dedi. “Nefes alamıyorum oğlum” demesi hala kulaklarımda yankılanır. O arada doktor geldi. Müdahale ettiler. “Teyze nefes alamıyor, bu saate kadar neredeydin be adam?” dedi doktor. Ne diyeceğimi bilemedim. “Dudakları, ayakları mosmor görmüyor musun, oksijensiz kalmış” dedi. Annem son kez “nefes alamıyorum” dedi ve kapattı gözlerini. Mavi alarm verdiler. Beni apar topar dışarıya çıkardılar. Dışarıya çıkarmaya çalışırken diğer yandan teselli etmeye çalışan cümleler kuruyorlardı. Ne olduğunu anlamıyordum.
Acil doktoru geldi dışarıya, yanıma. Nefesinin kesildiğini ama geri döndürdüklerini, şuanda makineye bağlı da olsa nefes aldığını, fakat daha büyük bir hastaneye sevk edeceklerini, hastanelerin hepsinin tam kapasite ile çalıştığını, yer bulamadıklarını, diğer yandan da ambulans çağırdıklarını, ambulansı beklediklerini, kendilerinin ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını. Tabiî ki takdirin yüce yaratıcının olduğunu söyledi, geçmiş olsun dedi döndü arkasını gitti.
Olduğum yerde kollarım iki yanıma düştü, dizlerimin bağı çözülmüştü. Ne yapacağımı bilemez bir vaziyetteydim. Daha önce çok çaresiz kaldığımı hissetmiştim, ama ilk defa kendimi bu kadar çok, bu kadar derinden çaresiz hissediyordum. Başımı göğe kaldırdım; “Neden Allah’ım, neden biz?” Dizlerimin üstüne çöreklendim. Derken omzuma bir el dokundu, gelen Ayla idi. Elini saçlarımın arasında dolandırdı. Hastaneye gelirken, yolda aramıştım Ayla’yı. Annemi hastaneye götürüyorum, yanıma gel demiştim. Oturduğum yerden doğruldum. Kalktım sarıldım boynuna. “Neden böyle olmak zorunda be Ayla” dedim. “Neden, her şey üst üste gelmek zorunda, ben artık kaldıramıyorum. Çok yoruldum. Top yekün bütün vücudumun taşlar altında kaldığını hissediyorum Ayla” dedim. Gözlerimden yaşlar boşaldı.