Aynı yıl içerisinde Merve adında bir kız başlamıştı sizin okulda hatırlıyor musun? Sen Merve’yle mi olayım Özge’yle mi olayım ikileminde kalınca, diğer yandan da Yurdagül’ü aklından çıkaramayınca bir de lise birinci sınıftan itibaren platonik olarak aşk yaşadığın sınıfın en güzel kızı Latife girince işin içine. Saçma sapan bir hâl almıştın. Ama içlerinde en çok Merve’ye meyledince, dört yıllık platonik aşkın Latife’yi bile unutmuştun. Sen Latife’yi unutunca ve biraz da üzerinden ilgiyi azaltınca ve bu ilgi azalmasını Latife hissedince senin peşinde dolaşmaya başlamıştı, hatırlarsın. Onun yeri sende ayrıdır, hâlâ bile zaman zaman aklına gelir de bir iç çekersin. Oysa bunların hepsi geçmiş zamanda olmuş bitmiştir, ama senin zihnin öyle çalışır ki sanki beş dakika önce yaşanmış gibi hep hatırlatır, getirir koyar gözünün önüne. Mutlu zamanlar yaratır bir an için. Hâl böyle olunca sen bu sefer şimdiki zamanda hayatında olan insanlara ilgini vermezsin, aslında vermezsin değil de veremezsin. geçmişteki ilişkilerinde yaşayamadıklarının acısını şimdiki zamanında olan insanlardan çıkarmaya çalışırsın genel olarak. Belki öyle değildir, ama geçmişteki yaralarını kendin kaşıyıp kanatırsın ve o kan deryasında boğarsın şimdi hayatında olmaya çalışanları ya da olmuş olanları. Bunları adın gibi biliyorsun. Bazen adını unuttuğun zamanlar oluyor gerçi, ama işin o kısmına hiç girmiyorum. Zaten nasıl bir avare olduğunu anlattıkça anlayacaksın. Aynı anda hem Yurdagül hem Merve hem Özge hem Latife, hepsini birden nasıl düşünebiliyordun, gerçek anlamda hayretler içerisinde izliyordum seni. Bir nevi roman karakteri gibiydin nazarımda. Zaten de öylesiniz her biriniz. Roman karakterleri gibi Yaratıcı size nasıl bir rol vermişse o rolü oynamakla mükellefsiniz. Haddizatında elinizden fazlası gelmez. Meselâ sen o sigarayı yakıyorsun ya şimdi, elinde değil yakacaksın, meselâ o köşede çay içenler vardı bugün çay bahçesinde ellerinde değil oraya gidecekler ve o çayı içeceklerdir. Bu onların elinde değil gerçekten, mamafih özgür iradeleriyle yaptıklarını zannediyorlar. Zaten siz insanoğlu her şeyi kendiniz yapıyorsunuz sanıyorsunuz. Hayatlarınız zanlardan ibaret, hiçbir şey zannettiğiniz gibi değil halbuki.
Merve ile olan ilişkiniz, tam manasıyla bir ilişki şeklini almaya başlamıştı sonraları. Diğerlerinin hepsini bir kenara koyup, bütün fikriyatını Merve’ye yoğunlaştırmıştın. Gecen gündüzün Merve olmuştu. Sevmiştin bir şekilde ve hayatında belki de tam manasıyla ilişki diyebileceğimiz girdabın içerisine Merve’yle birlikte girmiştin. Çünkü diğerleri de ilişkiydi ama, senin tek başına yaşadığın yahut yaşatmaya çalıştığın ilişkilerdi. Onları da zihninde çok sevmiştin. Büyütmüştün, büyütmüştün de koyacak yer bulamamıştın her birini, hep şiirsel bir nazarla bakıyordun onlara. Sonra bir gün bir duydun ki Latife kocaya kaçmış. Beyninden vurulmuşa dönmüştün. Dört yıllık platonik aşığındı en nihayetinde. Gözleri çok güzeldi her şeyden önce. Latife’nin düğününün olduğu gün Merve ile kavga etmiştiniz sebepsiz yere. Kantinin kapısına sert bir tekme atmıştın da ayağın ters dönmüştü hatırlıyor musun? O sinirle ne yaptığının farkında değildin, zaten sinirlenince başka bir adam oluyordun hep. Kapıya vurmanın etkisiyle ayağın ters dönmüş bertilmişti. Sıcağı sıcağına anlamamıştın sen ne olduğunu ama can acısını sonradan duymaya başlamıştın. Latife’nin düğününe götürmek için bütün sınıf arkadaşların evinin kapısına gelmişti, olmaz öyle şey hep beraber olacağız haydi demişlerdi, gönülsüz bir şekilde kalkıp hazırlanıp gitmiştin düğüne. Zaten genel itibariyle evden çıkmayı sevmeyen bir adamdın, düğünlerden de nefret ederdin. Şimdi de öyle değil misin? Düğünlerden nefret ediyorsun. İki kişi birlikte bir ömür boyu mutluluğa yemin edecek diye ben bu durumu niye bileyim, niye oynarken kendimden geçeyim diyordun. Düğün salonuna giderken de yol boyunca vir vir arkadaşlarının kafasının etini yemiştin. Latife sevdiğin ama başkasına yâr olan ilkindi. Düğününe gitmek de varmış kaderde, nerden bilecektin oysa değil mi? Bilemezsin bazen işte. Aslında genel itibariyle bilemezsiniz başınıza gelecekleri. Daha sonraları kaç tane geçmiş sevgilini başkalarına yâr ettin. Düğünlerinden haberdar oldun. Gittin alkole vurdun kendini bu sefer. Sanki alkol çıkar yolmuş gibi. Alkol yüzünden karaciğerin iflasın eşiğine gelmişti oysa. O zaman sigara içmiyordun. Sigara içmiyordun fakat alkol konusunda da kimse eline su dökemiyordu. Başladığın zaman durmak nedir bilmiyordun. Özellikle Hayyam ile birlikte giriştiğin şarap içme ritüelleri, hayatının bir parçası hâline gelmişti. Bununla birlikte Hayyam’ın rubailerinde sorguladığı konuları sorgulamaya başlamıştın. Dinin sekter yanı, Allah’ın varlığı, peygamber hadisleri vesaire. Bu sorgulamalardan büyük haz alıyordun. Ve bu sorgulamalar sana aradığını bulduracaktı. Süreç biraz uzun sürecekti belki ama, sonunda bütün sorularına cevap bulacaktın. Tam olarak aradığım buymuş diyecektin. İnançsızlığın kenarlarında dolandın durdun. İnkara kadar götürdün bazen işi. Ama ne yaparsan yap Allah’ın varlığını inkar edemedin. Ta ki bir sekter karşına çıkıp, hiçbir gerekçe göstermeden körü körüne dincilik yaptığı noktada ateist gibi davrandın. Oysa Allah’ı hiçbir zaman inkar edemedin. Din konusunda şüphelerin vardı. Bir yaratıcı var ama din olduğunu düşünmüyorum dedin hep, bunun deizm olduğunu bile bilmiyordun o zamanlar.