Merve’den yediğin kazığı bugün bile unutamıyorsun. Sebahattin diye sizin okuldan bir çocukla görüştüğünü çocuğun kendisinden, üstelik Merve’yi rahatsız etme diye gelen bir mesajla öğrenmek, travma etkisi yaratmıştı da, ağzını açıp tek cümle etmemiştin. Ne Sebahattin’e bir şey demiştin, yani bir gece önce Merve’nin sana mesaj attığını, gayet de güzel iyi geceler dilediğinden, besbelli ki ikimizi aynı anda idare ediyor bu kız usta diyememiştin. Merve’ye de bir şey dememiştin. Eskiden şimdi olduğu kadar fevri değildin.
Gel zaman git zaman, Merve sana tekrar dönecekti. Sen de kabul edecektin. Gelene git, gidene gel demiyordun. Bu anlamda gayet başarılıydın, fakat geçmişteydi bu başarın. Bugün öyle değilsin artık. Sinirlerinin yıpranmışlığının verdiği ruh bunalımı seni aksi lanet bir adam hâline getirdi.
Merve’yle barıştıktan sonra sürpriz yapmak niyetiyle. Bursalı arkadaşların Erdal ve Ferhat ile birlikte tır tepesinde Trakya’ya geçmiştin. Tırdan indiğin gibi ilk ve son otobüse binmiş son paranla Merve’nin yanına gitmiştin. Cebinde sigara almaya paran yoktu. Musa abin vardı lise döneminde yanında staj yaptığın. Bu arada üniversiteye de başlamıştın. Üniversite birinci sınıftaydın. Düşüncelerin iyice gelişmeye, siyasal olarak da bir kimlik edinmeye başlamıştın. Lisedekinden daha keskindin artık. Her geçen gün de keskinleşiyordun. Musa abinden para aldıktan sonra Merve’nin yanına gitmiştin koşa koşa. İlkin gördüğüne çok sevinmiş ya da sana öyle gelmişti. İnsanları gerçek anlamda tanıyamıyordun. Hayatına aşk adıyla aldığın insanları çarpı iki tanıyamıyordun. İlk gün gayet iyiydiniz. Güldünüz, eğlendiniz. Merve okuldan çıktıktan sonra bir bankta oturup saatlerce sohbet ettiniz. Ertesi gün buluşmak üzere öpüşüp ayrıldınız. O zamanlar kadın erkek ilişkilerinde duyguların hep ön plandaydı. Hayvansal dürtülerini bastırıyordun genel itibariyle. Hâlâ duygusal yapın ön planda. Duygularınla yaşıyorsun ve bu sana genel itibariyle zarar veriyor. İşin içinden çıkamıyorsun. Varan 1: Artık mantığını harekete geçirme zamanı gelmedi mi?
Bu soruyu ben sana soruyorum da, aslına bakarsan bu sorunun sorulması gereken yer burası değil. Çünkü daha çok fazla anlatacağım şey var. Daha bunlar ne ki?
Merve’yle ertesi gün için buluşmak üzere ayrılmanızın aslında tam manasıyla bir ayrılık olduğunu bilmiyordun tabii. Sabah gelen mesajla kafandan kaynar sular boşalmıştı. Hayatında var olan bütün olumsuzlukları sana yüklemişti ve ilişkiyi nihayete erdirmişti. Bunun artık geri dönüşü mümkün olmayan bir bitiş olduğunun henüz farkında değildin. Gün boyunca ulaşmaya çalışsan da mesajlarına cevap vermiyordu. Oturmakta olduğun koltukta çakılıp kalmıştın. Ne yapacağın hususunda en ufak bir fikre haiz değildin. Böylesi durumlarla çok fazla karşılaşmamıştın. Hoş böylesi durumlarla karşılaşmayı istemeyecek kadar da aklın başındaydı ama maalesef daha beter durumlarla karşılaşacaktın. Merve’nin bu ayrılık mesajına ilk tepkin bari geri dönmemi bekleseydin, ben senin için geldim buraya kadar, dedin. Ama umurunda değildi. Zaten umurunda olsaydı böylesi bir kararla karşına geçmezdi. Hoş karşına geçip bitirme tenezzülünde dahi bulunmamıştı. Bir mesajla bitirmişti her şeyi. Kafanın içinde trompetler çalıyordu.
O geceyi sokakta geçirmek zorunda kalman da işin tuzu biberi olmuştu. Bir gece önce evinde kaldığın arkadaşın başka bir yere gidip alkolü fazla kaçırması sebebiyle geri dönememesi, senin geceyi sokakta geçirmene neden olmuştu. Hiç şikayet etmedin bu durumdan. Uzaktan uzağa seni izliyordum ve şikayet etmemiş olmana hayretle bakıyordum. Önce bir bakkala gittin, defter kalem aldın. Bu süreçte bile yazmayı düşünüyordun ki haklıydın yaşadıklarını yazman lazımdı. Sonra o defteri kaybettin, ama benim tuttuğum defter silinmez kalemle yazılmıştı. (Sizin dediğiniz gibi tükenmez kalem değil, tükenmez kalem dediğiniz tükenmez kalem bile tükeniyor, benim yazdığım kalem sizin anladığınız tarzda bir kalem değil, gerçek anlamda silinmez kalemdi.) Senin yaşadıklarını benim de yazdığımdan haberin yoktu tabii o zamanlar. Şimdi de haberin olduğunu sanmıyorum. Gözlerini fal taşı gibi açıp yüzüme bakmandan belli. Evet, ben senin kayıt defterini tutan kişiyim. Bu kitap da sen oku diye yazıldı. Sadece sen oku diye. Şimdi vardığımız sonuçtan ikimiz de memnun olmak zorundayız. Ötesini berisini karıştırmadan. Ayan beyan sakin sakin sana her şeyi hatırlatacağım ve sen de bundan sonra hayatına öyle devam edeceksin. Bu anlatacaklarımı hayatının reklam arası gibi düşün. Amacım akıl vermek değil, olanı biteni gözlerinin önüne sermek. Yaşarken farkında olmadığın şeyleri gözünün önüne tekrar getirip, nerede ne hata yaptığının bilincine varmanı sağlamak amacım. Aslına bakarsan bir amaç da yok bu anlatılanlarda. Amacı kendin bulacaksın. Ben sadece anlatacağım ve sen bu anlatılanlardan bir amaç çıkaracaksın kendine. Varan 2: Bu anlatılanları amacına ulaşmak için, bir araç olarak kullanacaksın.
Buraya kadar olan konularda anlaştıysak başlıyorum.