Ne güzel başlamıştık aslında biz senle! İlk konuşmaya başladığımız zamanları hatırlıyorum şimdi, ömrüm boyunca hiç kimseyle olamadığım kadar samimi ve sıcak ve bir o kadar da güldüğüm zamanlardı. İyiydik, güzeldik, harikuladeydik! Fazlaydık hatta, fazla iyiydik! Ben bu fazla iyiliğin büyüsüne kaptırdım kendimi. Sen de bu fazla iyiliğin tek düzeliğinden her şeyde yanı başında biten saf aşık tiplemesinden sıkıldın! Bunun başkaca bir izahatı yok! Bunu kabul etmek lazım. Çünkü benim sana saçmalamalara başlamadan önce, sen nedensiz yere, yok yere, boş yere çoğu zaman kalbimi kırdın! Kalp kırmak sadece sözlerle olmuyor! Lafla kalp kırmak başka, bir de hallerle kalp kırmak var! Diyorsun ya bana her fırsatta sen beni alışkanlık yapmışsın, vazgeç artık bu alışkanlıklarından falan fistan! Evet, belki de haklısın, alışkanlıksındır sadece bende! Öyle kabul edelim öyle varsayalım. Ama hep söyledim sana, sen benim son şansımsın Zehra! Senden sonra kimse olmayacak Zehra kelamlarımı, hiç dikkate almadın! Hiç umursamadın, hiç oralı olmadın! Hiç hem de! Bizim sevgili olduğumuzu bile ben görüşmeme kararını aldıktan sonra öğrendim! Biz neydik seninle Zehra! Biz seninle çok güzeldik, gecemiz gündüzümüz beraber geçiyordu! Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu da biz neydik sorusunu her sorduğumda boşver ad koymayalım diyerek geçiştirdin! Ama boşver ad koymayalımdan fazlasıydın sen benim için. Sen bende nasıl bir boşluk doldurduğunun farkında olmadın hiç! Farkına varamadın bir türlü! Tükendim! Çünkü ben içimdeki neyse dışımda da öyle yaşıyordum. Çünkü ben, fazla geliyordum içimden kendime! Önümü alamıyordum! Coşuyordum, koşuyordum, taşıyordum! Sen son şansın kaybedilmesi ne demektir bilir misin? Bir daha hiç olmama ihtimallerini düşünmek ne demek bilir misin? Bilirsin elbet, bu duyguları bir tek ben yaşamıyorumdur herhalde, senin de mutlaka son şansların, büyük ayrılıkların olmuştur! Mutlaka yaşamışsındır benim yaşadıklarımı! Benim geçmişten gelen takıntılarımın sebebiydi, sana yaptıklarımın çoğu! Normalde aslında ilk tanıdığın gibi biriyim! Zannettiğin gibi böyle manyak psikopat değilim! Evet sinirliyim, evet ön yargılıyım, evet karaktersiz bir insanım belki de ben! Ne desen de haklısın, kendimi savunacak bütün kelamlarımı yitirdim ben kendi ellerimle! Bu hoyrat ellerimle! Ben sevmeyi beceremedim, belki de sevilmeyi! Ama o kadar saf duygularım vardı ki sana karşı, yemin olsun, yeminim olsun, kendime güvenmiyordum sana güvendiğim kadar! Böylesi bir değer yüklemesinin altında ezdim seni, başka bir şey değildi aslında yaşadıklarımız, sana yaşattıklarım! Hepsi buydu! Hepi topu buydu! Çünkü sen yapmazdın, sen gitmezdin, sen benimdin! Elim ayağım gibi, gözüm, kaşım, kirpiğim gibi sahiplenmiştim seni. Nefes alışım olmuştun! Sesim soluğum olmuştun! O akşam, hani senin arkadaşlarınla o mekana gittiğin akşam keşke biraz anlayışlı olsaydın da hiç bu kadar saçma sapan durumlara düşmeseydik! Birden bire seviş halinden savaş haline geçtim kendi içimde. Benim savaşım kendimleydi aslında. Senle bir problemim yoktu! Seni kaybetmek istemiyordum, seni kaybetme duygusunun verdiği o tedirginlikle de başladım saldırmaya, başladım vurmaya, kırmaya, dökmeye, sıçmaya, sıvamaya! Bir insanın birden bire bir mayına basıp elini kolunu, ayağını, başını kaybetmesinin ne demek olduğunu bilir misin? İşte öyle bir durumdaydım! Nefesim kesiliyordu kızım, senin gitmiş olabilme ihtimalini bile düşünmekten korkan ben, seni kaybetmiştim! Anlamadın benim neler hissedebileceğimi! Ben çok derin yaşıyorum duygularımı, aşkımı da, sevgimi de, nefretimi de, öfkemi de! Neticeleri de böyle yakıcı ve yıkıcı oluyor işte! Bunları sana kendimi affettirmek için anlatmıyorum, zaten ne yapsam affetmeyeceğini biliyorum! Affetme de zaten! Ben affedilmeyi de hak etmiyorum! Ben sevilmeyi beceremeyen, sefil, kendi yaralarının kanında boğulan, hiç durmadan kabuk bağlayan yaralarını kaşıyan, kaşıyıp kanatan, sonra yine kabuk bağlamasını bekleyen zibidinin önde gideniyim! Şairden iyi koca olmaz iyi sevgili olur demiş adamın biri, başka biri o da olmaz demiş! Benim kaderim sanırım bu! Seninle görüşmeme kararımızın hemen akabinde, elim ayağım taş altında kaldı! Nereye gideceğimi, kime ne diyeceğimi şaşırdım. Emin ol bunları yaşadım. Her yerde seni görüyordum, somut karşılaşmalarımızdan bahsetmiyorum, bildiğin böyle olur olmadık her yerde seninle birlikteydim. Dolmuşta, yolda, kaldırımda, her yerde sanki bütün köşelerden sen çıkacaktın, bütün köşe başlarını seninle beraber dönecektim. Böyle bir ruh halinde olan adamın mantıklı şeyler yapmasını beklememelisin! Yaptıklarımın temizlenmesi için de söylemiyorum bunları! Bir nevi dertleşme diyelim! Bunları yazıyorum yazmasına da sana gönderip görmemekte hala kararsızım. Daha ne kadar yazarım, onu da kestiremiyorum! Konuşuyorum işte kendi kendime yine! Geceleri uyuyamadım, uyudum uykularımın yarısında kan ter içinde fırladım yataktan! Saçma sapan rüyalara düştüm, saçma sapan düşüncelerin içinde kayboldum! Sen zannediyor musun ki ben bu içinde bulunduğum durumdan çok memnundum. Sen zannediyor musun ki benim sana söylediğim o sözler gerçekten içimden geçen şeylerdir! Değil be Zehra, Allah şahidim ki değil! Hiçbir söylediğim, hiçbir hakaretim hem de! Anlamanı beklemiyorum! Sen duyduklarına önem vereceksin, haklısın! Yaptıklarım zarar verdi sana, farkındayım! Her şeyin farkına varıyorum da iş işten geçmiş oluyor!