Zehra - Aşkın Peşinde Bir Ömür - 18. Bölüm-1
Keşke hiç sabah olmasaydı diye düşündük aynı anda. Keşke sevenler hep karşılık bulabilseler diye de düşündük. Ve kimse kimseden gitmese diye de düşündük ardından.
Gözleri tavandaydı Mahmut’un, uzandığı yerden dedi ki;
“Usta, üzülme be, Zehra’yı bir daha kimse senin gibi sevmez, sevemez, en azından buna sevinmelisin…”
“Haklısın kardeşim, ben de bir daha kimseyi Zehra’yı sevdiğim gibi sevemem…”
***
Sabah kahvaltı masasında otururken, Mahmut birden, “Usta” dedi, bütün gece uykunda ağladın farkında mısın? Zehra dedin, ağladın. Uyandıramadım da.” Önümdeki çay bardağına bakıyordum. Bir yudum aldım çaydan. Sonra birden kalktım oturduğum yerden, kendi odama geçtim. Duvarda duran Zehra’nın portresinin karşısına geçtim. Böylesi daha iyi olacak ikimiz için de dedin, gerçekten böyle daha mı iyisin Zehra?, dedim. Mutlu musun gerçekten? diye bağırmaya başladım. Ardından ağlamaya başladım. Durduramıyordum kendimi. Koşarak geldi Mahmut mutfaktan. Dizlerimin üstüne çökmüştüm. Ağlamaktan Mahmut’u net göremiyordum. Geldi çöktü karşıma, tuttu omuzlarımdan, “Güçlü olmak zorundasın usta, belki o da mutsuzdur, o da seni özlüyordur da, gururundan gelemiyordur” dedi.
“Haklı abicim Zehra, ben sevilecek adam mıyım Allah aşkına. Bu böyle ömrü billah sürer gider. Unut beni, hayatına bir yön çiz artık dediydi. Unutamam demiştim. Bildiğim tek gerçekliğim de budur Mahmut, ben Zehra’yı hiçbir zaman unutamam, unutmayacağım da, göreceksin. Herkese de göstereceğim unutmadığımı. Ona demiştim, bir şairin sevgilisi olmak, herkes tarafından kıskanılmakla eş değerdir. Herkes kıskanıyor mudur bilmiyorum. Lakin bildiğim bir şey var, gün gelecek, yani bundan kırk elli sene sonra, Zehra belki benimle hiç olmayacak bundan sonra, ama adımız hep beraber anılacak. Dördüncü kitabın arka kapağındaki şiiri okudun mu sen Mahmut” dedim. Sonra ezberimden o şiiri Zehra’nın tablosuna bakarak okumaya başladım, dizlerimin üstünde oturuyordum hala ve hala ağlıyordum. Mahmut ellerini yumruk yapmış, dudaklarını ısırıyordu, belliydi ki, ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.
Sesim titreye titreye, iç çeke çeke okudum şiiri;
Benim adım
Senin adından sonra yazılsın
Adın adımın yanına kazılsın
Havva ile Adem gibi
Dünya durdukça
Adın adımla beraber anılsın…
***
Ağlama faslından sonra mutfağa geçip kahvaltıya kaldığımız yerden devam ettik, çaylarımız soğumuştu beklemekten, beklemekten soğuyan her şey gibi soğumuştu çaylar da. Hiç oralı olmadık. Soğumamış gibi davrandık ve içmeye devam ettik, beklemekten soğumuş çaylarımızı. Kahvaltı boyunca hiç konuşmadık Mahmutla. Ağlamaktan kızarmış gözlerimi çay bardağının içindeki süzgeçten nasıl olmuşsa kurtarmayı başaran çay parçacıklarını seyretmeye adamıştım. Ayırmıyordum gözlerimi çay bardağının içinden. Sonra kalktık aynı anda Mahmutla. Benim odaya geçtik.