***
Mahmut ile oturmuş rakı içiyorduk. Çalışma masamın bir bölümüne kurmuştuk kendimizi. Hem içiyor, hem dertleşiyorduk. Alt fonda inceden bir müzik eşlik ediyordu bize. Derken Mahmut masanın üzerinde üst üste duran benim çıkarmış olduğum kitaplara yöneldi. Dördüncü kitabı aldı eline. İlk sayfayı çevirdi, okumaya başladı;
Ve anladım ki
Kanaryalar sesini taklit ediyormuş yıllardır
Sesini taklit etmeyen kuşlara değilim aşina…
Esirge beni, bağışla…
“Kime yazdın usta sen bu şiiri” dedi. Bardağıma rakıyı yeni doldurmuştum. Yarısına kadar içtim. Sigaradan derin bir nefes çektim. “Zehra’ya” dedim. “O kitaptaki şiirlerin büyük çoğunluğu Zehra’ya yazıldı.”
Mahmut okumaya devam ediyordu;
Gökyüzünü yeşile boyuyorum arkadaş
Keyif benim değil mi?
Denizleri yeşile boyuyorum bundan kelli
Yeryüzünü de yeşile boyuyorum,
Çok canım çekiyor inan ki.
Böyle ne var ne yok
Bütün renkleri yeşile çalmak istiyorum.
Herkes her şeyi yeşil görsün istiyorum
Sonra gözlerine bakıp kalıyorum
Hiçbir yeşil gözlerine uymuyor.
Gözlerinde kalayım istiyorum bir ömür
Sonrası cennet, cehennem…
Huri vereceklermiş sözüm ona
Beni ne olur sen karşıla…
Cehennemse zaten payımıza düşen
Zebanileri ayarlarım ben iki kadeh şaraba…
Durdu Mahmut, bir bana baktı, bir Zehra’nın duvardaki tablosuna baktı. Bana bir daha baktı. “Abi çok iyi bunlar” dedi. Ben susmaları giyinmiştim bir kez. Ağzımı bıçak açmıyordu. Susuyordum boyuna. Bir sayfa daha çevirdi Mahmut, “bu şiir de Zehra’ya mı?” dedi;
En bilindik yerlerinden tutunuyorum hayata
Şiirlere sebep olan gözlerinden,
Gözlerinden bir bahar tasarlıyorum
Bir ferahlık doluyor ki içim, sorma
Bir içimlik gözlerin var, bakma
Al bunlar ellerim, bunlar düşlerim
Bunlar şiirlerim, sebeplerim,
Koy bir kitabın arasına,
Ömrünün sonuna kadar sakla…
Lazım olacak önümüzdeki aşkta
Gözlerini kapat şimdi,
Benden başkasına, açma!
“Vay be!” dedi Mahmut, “usta ben bu şiirleri daha önce niye hiç görmedim?” dedi. “Ne bileyim abi, denk gelmedi, kitabı getiremedim sana” dedim, ama sesim zordan çıkıyordu. Nerden buldun be Mahmut o kitabı şimdi, diye geçiriyordum içimden. Mahmut boyuna kitabı irdeliyordu, bir sayfa daha çevirdi. Pür dikkat şiirleri önce içinden sonra dışından okumaya devam edecek gibiydi, bense sadece içiyordum. Rakı ve sigara eşliğinde, Zehra’nın tablosuna bakarak kaldırıyordum kadehi. Mahmut’a çaktırmadan. Zehra’nın tablosu kahrımı çekiyordu Allah’tan, çok korkuyordum o da beni bırakıp gider diye. Öyle işte! Mahmut bir başka şiiri okumaya başlamıştı yine; bir şey de diyemiyordum, içten içe acıyordu canım, bırak Mahmut okuma diyemiyordum. Bu hissettiğim can acısı, hoşuma gidiyordu sanki;
Gözlerinin yeşili
Cennetin habercisidir
Ey yâr!
Gözlerin
Miracın ta kendisidir.
Sırat köprüleri dolanır ayaklarıma
Bir adım atsam cennet,
Atmasam cehennem güya.
Ben o gözleri gördüm ya
Cehennem de bize cennet gelir…
“Usta bir insan evladı ancak bu kadar kutsanabilir, ancak bu kadar sevilebilir. Sen nasıl bir aşkla bağlandın bu kıza böyle ya, vallah ne diyeceğimi bilemedim”
….
Yüreğim acemi
Kırılgan
Ah sesini bir duysam
Daha ne isterim…