Gözleriniz olmasa, dünya dünya değil…
“Vay arkadaş ya, usta bir insan bana böyle şiirler yazacak, yani böyle şeyler söyleyecek, yemin ediyorum, ömrümü ömrüne adarım, sabahlara kadar gözünün içine bakarım, uyku falan girmez gözüme” dedi. Ve devam etti sıradaki şiiri okumaya, sıkılmıştım, uykum gelmişti, ama diğer yandan da hoşuma gidiyordu kare kare gözümün önünden geçiyordu yaşadığımız her şey.
“Usta bak bu da iyiymiş” dedi;
Ve şayet
Bir gün olsun
Tutamadan ellerini ölürsem
Gittiğim yerin adı cennet olmuş
Cehennem olmuş, şu kadar umurumda değil
Sensiz ab-ı hayatı bulsam,
Bir ağacın dibine döker
Sonsuza kadar gölgesinde oturur, beklerim…
Şiir bittiği gibi aldım kitabı elinden, “N’oldu lan?” dedi. “Yok bir şey, yeter bu kadar, sarhoş oldum oğlum, mahvettin beni ya, oğlum bu şiirler benim geçmişim, akşamdan beri kafamı şu dakikanın içinde tutamıyorum senin yüzünden, bir rahat dur, okuma artık, yeter, vallah nefes alamıyorum, yordu beni bu şiirleri dinlemek. Başka zaman devam ederiz, gözünü seveyim, okuma artık.” “Tamam abi, özür dilerim, baştan söyleseydin ya, ne bileyim ben, hoşuma gitti de öyle şey yapayım dedim. Tekrar özür dilerim, bakma kusuruma” dedi. “Yok abi, senlik bir durum yok, kendini kötü hissetme.” dedim. Sonra bi on dakika kadar sustuk, on dakika sonra sessizliği yine ben bozdum. “Hadi uyuyalım artık Mahmut, iyi hissetmiyorum ben kendimi” dedim. “Tamam usta, uyuyalım. Hatta ben müsaadeni isteyeyim, eve gideyim” dedi. “Yok” dedim, “kal burada, bu kafayla nereye gideceksin, gerek yok, sabah beraberce kahvaltı yaparız sonra gidersin.” “E, iyi madem” dedi.
Bardaklarımızda kalan son yudumlarımızı içtik. Beraber aynı anda sigara paketine uzandık. Birer sigara yakma fikri hasıl olmuştu yatmadan önce. Yaktık sigaralarımızı. Aynı anda dumanı içimize çektik, dumanı aynı anda geri verdik ve aynı anda dedik ki; “İNSANIZ, AFFET!”
Sustuk!