Ha burada şunu da belirtmeden geçmeyeyim. Beni ziyadesiyle meşgul eden bir diğer konu da Muradiye Camisidir. 2. Murat tarafından yaptırılmıştır ve mimarının kim olduğu konusunda herhangi bir bilgi bulunmuyor ne yazık ki. Gidip görmediyseniz, mutlaka ziyaret etmelisiniz. Beni asıl meraklandıran ve buraya çeken şey ise, Muradiye Camisinin bahçesinde bulunan Mevlevihane. Şuanda Mevlevihane yerinde yok. Kimin tarafından yıktırıldığı, neden yıktırıldığı konusunda çeşitli rivayetler var. Bu konuyla ilgili olarak detaylıca bir araştırma yapıp bu yazıda komple anlattıklarımı da kapsayacak bir roman yazmayı planlıyorum önümüzdeki süreçte. Bunu yaklaşık 4-5 senedir düşünüyorum da. Üşengeçliğimden midir bilmem bir türlü üzerine yoğunlaşamadım. Kitap olarak olmasa da burada yani muharrirseyyah.com ‘da bölümler halinde tefrika ederim. Ama dediğim gibi teferruatlı bir çalışma yapmam lazım.
Gelelim 2. Murat dönemine. Edirne Başkent. Mehmet daha çocuk. Padişah’ın kulağına bir söylenti geliyor ve bu söylenti her geçen gün yayılarak büyüyor. Ve padişah huzursuz oluyor. Söylenti de şudur; Ankara’da Hacı Bayram Veli adında bir zat varmış, her geçen gün tebaasını büyütmekteymiş, padişaha başkaldıracakmış. Bu söylenti üzerine padişah emir telakki ediyor ve iki tane askeri Ankara’ya gidip bu zatı almaları üzerine yolluyor. İki asker at tepesinde Ankara’ya kadar gidiyorlar. Bu sırada olanlardan maneviyatta kendisine ilham olan Hacı Bayram Veli hazretleri yanına en sevdiği öğrencisi olan Akşemseddin’i de alarak, “misafirlerimiz var” deyip, Sincan’a doğru yola çıkıyorlar. Hacı Bayram Veli’nin asıl endişesi padişahın askerlerinin olay çıkarması ve kendisine bağlı öğrencilerinin askerlere müdahalede bulunabilecekleri düşüncesi. Tam Sincan girişinde padişahın iki askeri Hacı Bayram Veli ve Akşemseddin’e denk geliyorlar. Askerler Bayram Veli’ye dönerek; “İhtiyar burada Hacı Bayram diye biri varmış, biz onu ararız, nerededir, bilir misin?” derler. Hacı Bayram Veli tebessüm ederek, “aradığınız kişi benim evladım, geleceğinizden haberdardık, biz de sizi karşılamaya yola çıktık, buyurun gidelim” der. Askerler şaşkın bir şekilde; “ihtiyar şakanın sırası değil, durum ciddidir, bu adamı padişahımız huzuruna beklemektedir.” deyince. “Evladım, aradığınız kişi benim, buyurun gidelim, cihan padişahımızı bekletmeyelim,” der demez. Askerler nasıl bir yanlışın içerisinde olduklarının farkına varırlar. Atlarından inip, “lütfen siz buyurun, biz bilemedik sizin hâlinizi, af buyurunuz” diyerek özür dilemeye başlarlar. Bu şekilde Gelibolu üzerinden Edirne’ye doğru geçerlerken, Gelibolu’da Ahmed-i Bican ve Mehmed-i Bican kardeşleri ziyaret eder Hacı Bayram Veli. Askerler durumun hiç de anlatıldığı gibi olmadığını anlamışlardır. Hiç seslerini çıkarmazlar. O sırada iki kardeş, şuanda da Gelibolu’da ziyarete açık olan Çilehane’de çile çekmektedirler. Mehmed-i Bican 7 senede yazdığı Muhammediye adlı eserini Hacı Bayram Veli hazretlerine göstermiştir. 7 sene boyunca o Çilehane’de çile çekmektedirler. Günlerini birkaç zeytin tanesiyle geçirmişlerdir. Hacı Bayram Veli, kitabı görünce, “ah be evladım bununla geçireceğin zamanı Allah’ı anmak ve anlamakla geçirseydin ya” deyince, Mehmed-i Bican’ın bir “ah” çektiği ve o “ah” ile kitabın açık olan sayfasının simsiyah olduğu anlatıla gelir. Tabii o sohbette başka neler konuşuldu kim bilir, bu konuda bir malumatım yok maalesef.
Hacı Bayram Veli, Akşemseddin ve iki Osmanlı askeri yollarına devam ederler Keşan üzerinden. Edirne’ye vardıklarında doğruca Saray’a Padişah’ın huzuruna çıkarılır Hacı Bayram Veli, Padişah Bayram Veli’yi gördüğü gibi yaptığı yanlışı anlar ve ayağa kalkarak, “efendim bendeniz aciz bir kulum, kusuruma bakmayın, dolduruşa geldim, sizi de buralara kadar yorduk” minvalinde şeyler söyler. Hacı Bayram Veli’nin büyük bir zat olduğunu anlamıştır 2. Murat. Zira kendisi de beşeri ilimlerin yanı sıra manevi ilimler tahsil etmiştir.
Akabinde sohbete başlarlar. Günlerce sohbetler ederler. Hacı Bayram Veli’nin namı hemen civarda yayılır. Duyan Edirne’ye gelmektedir. Her hafta Cuma günleri özellikle bir camide vaazlar vermektedir, ilim anlatmaktadır Hacı Bayram Veli hazretleri. Ancak özellikle Ulu Cami’de (Eski Cami) her hafta Salı günleri sadece kadınlara özel sohbetler vermeye başlar. Eski Cami’de Hacı Bayram Veli’ye ait kürsü hâlâ durmaktadır. Eski Cami’de aynı zamanda Hacer-ül Esved taşından kopan ve Edirne’ye getirilen bir parça da bulunuyor. Ziyaret ettiğinizde mutlaka Eski Cami’yi de ziyaret buyurun.
Bu şekilde 6 ay kadar Edirne’de kalan Hacı Bayram Veli bir gün Padişah 2. Murat ile sohbetleri esnasında Padişah gönüller sultanı Hacı Bayram Veli’ye İstanbul’un fethi için planlarından bahseder ve bize nasip olacak mı diye de ekler. O dönemde daha kundakta bebek olan Mehmet de odadadır ve Hacı Bayram Veli birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra, Mehmet’i kucağına alarak. “Padişah’ım, İstanbul’un fethi ne size nasip olacak, ne de bana görmek nasip olacak. Ancak İstanbul’un fethi bu kundaktaki Muhammed’e ve bizim Akşemseddin’e nasip olacak” der. Ve İstanbul’un Fatihi olacak olan Mehmet’e hocalık vazifesi Akşemseddin’e verilmiştir. Akşemseddin Edirne’de kalacak ve Mehmet’e hocalık yapacaktır.