Yıl 1999 Eylül’ünden sonrası ve 2000’in tamamı ve sonrası…
Benim böyle kafadan sakat olmamın başlangıç tarihidir bu yukarıda yazdığım tarih. Tabii ben o zaman bunun farkında değilim. 1999 yılının yazında, orta okuldan yeni mezun olmuşum evde miskin miskin yatıyorum. Ev telefonu çaldı. Annem açtı telefonu. Arayan orta okul müdür yardımcım Zeki beydi. Telefona beni istedi, miskin bir şekilde kalkıp aldım telefonu annemin elinden. Yüksek diyebileceğim bir tondan sınav kağıtlarımın okulda olduğunu, hafta sonu da sınavlarımın olduğunu, ne sorumsuz adam olduğumu suratıma haykırdıktan sonra telefonu suratıma kapattı. Sınav kağıtlarımı gidip okuldan almam lazımdı. O kadar üşeniyordum ki, evden çıkmak dahi istemiyordu canım. El mahkum hazırlandım, üstümü başımı değiştirip çıktım evden. Okula gidip Zeki beyin bahsettiği sınav kağıtlarını aldım. Açmadan doğruca eve geldim. Evde sınav kağıtlarına baktığımda bu sınavlara başvuru yaptığımı hatırladım. Tam manasıyla çıkmıştı aklımdan. Biri cumartesi günü İstanbul’da polislik sınavıydı. Diğeriyse Pazar günü Edirne’de Sağlık Meslek sınavıydı. Cumartesi günü İstanbul’a gidip polislik sınavına girip, ertesi gün Edirne’ye gidip sağlık meslek sınavına girmem gerekiyordu bu durumda. Polislik çocukluk hayalimdi. Nedendir bilmem, hep polis olmak istiyordum küçükken. Şimdi düşünüyorum da neden böyle bir hayalin peşine düşmüş hayallerim bir anlam veremiyorum. Yani ailede yahut yakın çevrede polis de yoktu, özenip örnek alacağım bir rol modelim olmamıştı. Annemle bunun kritiğini yaparken, annem her iki sınava da girmemi istiyordu. Önce İstanbul’a gideriz, oradan Edirne’ye geçeriz diyordu. İstanbul gözümü korkutmuştu. Daha önce hiç gitmemiştim. Okulu bile bulamayız diye geçti aklımdan. Bu durumu anneme söyleyince o zaman yap tercihini dedi. Sağlık Meslek Lisesi sınavına gireyim dedim. Edirne’yi de bilmiyordum ama, en azından İstanbul’a nazaran ufak olduğundan okulu vesaire bulmamız daha kolay olur diye geçti herhalde aklımdan o günkü çocuk aklımla. Verdik kararımızı ve günü geldiğinde Edirne otobüslerine binip annemle beraber Edirne yoluna düştük. Neyse, girdim sınava. Birkaç hafta sonra sınav sonuçları açıklandı. Gökçeada Anadolu Öğretmen Lisesini kazanmıştım. Lakin annem deniz aşırı olduğu için oraya gitmeme izin vermedi. Kışın gelemezmişim, özlermiş beni. Hâl böyle olunca öğretmen okuluna gidemedim. Engel büyük yerden gelmişti. Akabinde Sağlık Meslek Lisesi sınav sonuçları da açıklandı. Uzunköprü Hüseyin Çorum Sağlık Meslek Lisesini kazanmıştım. Meslek lisesi olduğu için annemin gözlerinin içi gülmüştü. Aynı zamanda sağlıkçı olacaktım. Hazır meslekti anneme göre. Lakin daha önce Uzunköprü’ye hiç gitmişliğim yoktu. Nasıl bir yerdir, nasıl bir hayat yaşanmaktadır bilmiyordum. Okula kayıt için gittiğimiz ilk gün, aynı zamanda Uzunköprü’ye de ilk gidişimdi. İlk gittiğim gün dahi içimde bir onulmaz pişmanlık vardı, bu durumu tarif edemiyorum. Daha da tarif edemiyorum aradan bunca zaman geçmiş olmasına rağmen. Bu durumu yaşamadan anlayabilmeniz mümkün değil. Yuvasını terk etmiş kedi yavrusu gibi hissediyordum kendimi. Keşan’daki Sağlık Meslek Lisesi’nde tanıdık öğretmenler vardı. Fevzi amca dediğim bir öğretmen vardı. Aile dostumuzdu aynı zamanda. O ilk dönem gitmemi ikinci dönem Keşan Sağlık Meslek Lisesine naklimi yapabileceklerini söyledi. Lakin öyle bir şey olmadı. Çünkü okullar açıldıktan sonra öğrendik ki, benim kazandığım okul Çevre Sağlığı Teknisyenliği bölümüydü, Keşan Sağlık Meslek Lisesi Acil Tıp Teknisyenliğiydi. Yani bölümler örtüşmüyordu, hâl böyle olunca benim nakil işi suya düşmüş oldu. Okuldan nefret ediyordum, Uzunköprü’den nefret ediyordum. Kendimden ve her şeyden nefret ediyordum. Dünyayı kendime zindan ediyordum. Kendimle beraber anneme de zül ediyordum. Her gün söve söve gidiyordum okula, aynı şekilde eve geliyordum. Ev tutmuştuk Uzunköprü’de. Annemle beraber kalmaya başlamıştık. Sınavlar geldi çattı. Girdik çıktık sınavlara. Sonuçlar açıklandığında tam bir rezaletti. 11 tane dersten kalmıştım.