Geçtiğimiz günlerde renklerin isimlerinin nereden geldiğini uzun uzun anlatan bir yazıya denk geldim. Siyahtan maviye tüm renk isimlerinin çok anlamlı olması garip geldi çünkü küçükken bunları hep birinin öylesine uydurduğunu ve kendi kafasına göre adlandırdığını zannederdim.
Örneğin biri o renge mavi demiş çünkü ağzından o an mavi kelimesi çıkıvermiş, etrafındaki diğer herkes de bu kelimeyi sevince mavinin adı mavi olarak kalmış diye düşünürdüm. Çocukluk yıllarımda aklıma kazınan bu düşünce yapısının aslında tamamen yanlış olduğunu, en ufak bir şeyin bile adını alırken anlamlı gerekçelere dayandığını geç olsa da öğrenmiş oldum.
Mesela mavi, kökenini su anlamına gelen “Ma” kelimesinden alıyormuş. “Ma’i” ise suya ait olan anlamına geliyormuş ve zamanla dilimize mavi olarak yerleşmiş. Yeşil ise adını öz Türkçeden, “yaş” yani tazelikten alıyormuş. O da yaş, yaşıl ve yeşil olarak dilimize yerleşmiş. Beyaz kelimesi ise garip bir şekilde dilimize Arapçadan geçmiş. Beyaz olma anlamına gelen “bayad” kelimesinden ve yumurta anlamına gelen “bayda” kelimesinden türemiş. Kahverengiyi söylememe gerek yoktur diye düşünüyorum.
Mor, pembe, haki ve diğer kelimeler de tahmin edersiniz ki adlarını güzel çiçeklerden, topraktan ya da doğanın diğer yansımalarından almışlar. Hepsini burada anlatmam imkansız. Ama aranızda eskiden benim gibi düşünenler varsa ve bu yazıyı okuduktan sonra elinize geçen sarı renk bir kaleme bakıp “Allah Allah bu renk adını nereden aldı acaba?” diye düşünecekseniz yazdığım yazı amacına ulaşmış demektir. Tek gayemiz daha fazla ve doğruyu bulana kadar sorgulamak.
Sahi sarı renk adını nereden aldı?