Bazen kendimi küçük sorunları derince düşünürken buluyorum. Bu sorunlar; bir paylaşım hatası, işte yaşanan küçük bir problem, düşünmeden söylediğim bir sözün kalp kırma ihtimali ya da herhangi bir şey olabiliyor. Böyle sorunları bir başkasıyla paylaştığım zaman bana genelde “abartma bunda düşünecek ve üzülecek hiçbir şey yok” gibi cümlelerle kuruyorlar. Ne garip diye düşünüyorum sonrasında, benim aklımı günlerce kurcalayan bu düşünce bir başkası için koca bir hiç olabiliyor.
Sonra bu durumun yalnızca küçük sorunlar için değil büyük problemler için ve hatta yalnızca problemler değil yaşanan mutluluklar için bile geçerli olduğunu görüyorum. Bir yakınımızın kaybı, yıllarca çalıştığınız sınavda elde ettiğimiz başarısızlık ya da başarı, kendi sağlığımızda yaşanan iyi ya da kötü gelişmeler...Kısacası nasıl hissettiğimiz ve başımıza neler geldiği gerçek anlamda kimse için çok da önemli taşımıyor hayatta.
Bunun sebebi; kendi hayatımızda olduğu gibi diğer insanların hayatında da merkezde olduğumuz düşüncesinden kaynaklanıyor. Oysa her bir birey kendi hayatının başrolünde yer alıyor. Herkesin sorunları, herkesin bakış açısı ve yaşadığı hayat farklı bir pencereye çıkıyor. Bana çok büyük gelen bir problem başkası için hiç, başkası için çok büyük olan sorunlar benim için önemsiz oluyor. Sebebi sorunun büyüklüğünden ya da küçüklüğünden kaynaklanmıyor, yalnızca sorunun bize ait olmamasından kaynaklanıyor.
Bilimsel olarak bir açıklaması var mı, acaba psikolojide bu duruma ne isim veriliyor diye çok araştırdım. Sonra içimden bir ses“bu hayatın ta kendisi işte” dedi. Bazıları çok ağır sınavlar verirken bazılarının Maldivler’de tatil yapması, aç uyuyan çocuklar yok sayılırcasına Instagram’da paylaşılan dolu dolu masalar ya da birilerinin kanserle mücadele ettiği sırada diğerinin tırnağı kırıldığı için ağlaması. Her biri önemli aslında. Yalnızca dediğim gibi, herkes kendi hayatının başrolünde ve ne yazık ki herkes için önemli olan sadece kendi hayatı.