Mehmed-i Bican 7 senede yazdığı Muhammediye adlı eserini Hacı Bayram Veli hazretlerine göstermiştir. 7 sene boyunca o Çilehane’de çile çekmektedirler. Günlerini birkaç zeytin tanesiyle geçirmişlerdir. Hacı Bayram Veli, kitabı görünce, “ah be evladım bununla geçireceğin zamanı Allah’ı anmak ve anlamakla geçirseydin ya” deyince, Mehmed-i Bican’ın bir “ah” çektiği ve o “ah” ile kitabın açık olan sayfasının simsiyah olduğu anlatıla gelir. Tabii o sohbette başka neler konuşuldu kim bilir, bu konuda bir malumatım yok maalesef.
Hacı Bayram Veli, Akşemseddin ve iki Osmanlı askeri yollarına devam ederler Keşan üzerinden. Edirne’ye vardıklarında doğruca Saray’a Padişah’ın huzuruna çıkarılır Hacı Bayram Veli, Padişah Bayram Veli’yi gördüğü gibi yaptığı yanlışı anlar ve ayağa kalkarak, “efendim bendeniz aciz bir kulum, kusuruma bakmayın, dolduruşa geldim, sizi de buralara kadar yorduk” minvalinde şeyler söyler. Hacı Bayram Veli’nin büyük bir zat olduğunu anlamıştır 2. Murat. Zira kendisi de beşeri ilimlerin yanı sıra manevi ilimler tahsil etmiştir.
Akabinde sohbete başlarlar. Günlerce sohbetler ederler. Hacı Bayram Veli’nin namı hemen civarda yayılır. Duyan Edirne’ye gelmektedir. Her hafta Cuma günleri özellikle bir camide vaazlar vermektedir, ilim anlatmaktadır Hacı Bayram Veli hazretleri. Ancak özellikle Ulu Cami’de (Eski Cami) her hafta Salı günleri sadece kadınlara özel sohbetler vermeye başlar. Eski Cami’de Hacı Bayram Veli’ye ait kürsü hâlâ durmaktadır. Eski Cami’de aynı zamanda Hacer-ül Esved taşından kopan ve Edirne’ye getirilen bir parça da bulunuyor. Ziyaret ettiğinizde mutlaka Eski Cami’yi de ziyaret buyurun.
Bu şekilde 6 ay kadar Edirne’de kalan Hacı Bayram Veli bir gün Padişah 2. Murat ile sohbetleri esnasında Padişah gönüller sultanı Hacı Bayram Veli’ye İstanbul’un fethi için planlarından bahseder ve bize nasip olacak mı diye de ekler. O dönemde daha kundakta bebek olan Mehmet de odadadır ve Hacı Bayram Veli birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra, Mehmet’i kucağına alarak. “Padişah’ım, İstanbul’un fethi ne size nasip olacak, ne de bana görmek nasip olacak. Ancak İstanbul’un fethi bu kundaktaki Muhammed’e ve bizim Akşemseddin’e nasip olacak” der. Ve İstanbul’un Fatihi olacak olan Mehmet’e hocalık vazifesi Akşemseddin’e verilmiştir. Akşemseddin Edirne’de kalacak ve Mehmet’e hocalık yapacaktır.
6. ayın sonunda Hacı Bayram Veli Padişah’tan müsaade isteyerek, “ben artık Ankara’ya döneyim” der. 2. Murat’ın bütün ısrarlarına rağmen kalmayı kabul etmez. Hacı Bayram Veli’ye hediye olarak bir sürü paketler hazırlatmıştır. Lakin gönüller sultanı Hacı Bayram hiçbirini kabul etmez; “Fakire fukaraya dağıtın hepsini” der Padişah diretir, “o zaman siz bir şey isteyin, emir buyurun” deyince. Dayanamaz ve Padişah’ım şu vergilerden “bizim tebaayı muaf tutsanız, zira vergiler yüzünden halk belini doğrultamaz hâle gelmiştir” diye sözünü tamamlar. Padişah bu sözü emir telakki eder ve Hacı Bayram Veli’ye intisap edenlerden vergi alınmaması hususunda emir verir. Ve Hacı Bayram Ankara’ya döner.
Ankara’ya döner dönmez, öğrencileri tarafından hasretle kucaklanır ve vergiden muaf olayı gündem olur. Bunu duyan herkes, kadını erkeği Hacı Bayram Veli’ye intisap etmeye koşarlar. Neredeyse Ankara’nın tamamı hatta yakın iller ilçeler akın akın Hacı Bayram Veli’ye koşmaktadır. Durum zıvanadan çıkmıştır. Padişah haber gönderir gönüller sultanına. Buna bir hâl çare bulmak lazımdır diye düşünür. Bir gün büyükçe bir çadır kurulmasını emreder Hacı Bayram Veli ve çadırın önünde durur ve ahaliye seslenir. “Ey cemaat, dün gece mana aleminde, bana intisap edenlerden kurban etmem istendi, gönüllüler arıyorum. Var mı içinizde bana Allah için boynunu verecek olan” diye sözünü tamamlar. Ahaliyi bir telaş kaplar. Mırıldanmalar, uğultu şekline dönüşmeye başlamıştır. İçlerinden bazılarının Hacı Bayram Veli için delirmiş bu şeklinde söylendiği bile olur. O esnada bir karı koca el ele koşarak Hacı Bayram Veli’nin yanına varırlar. Ahali şaşkındır. Hacı Bayram Veli çadırın içerisine alır karı kocayı. Çadırın içerisinde bir koç vardır ve o koç kurban edilecektir ve kurban işlemi gerçekleştirilir. Koçun başı kesilince çadırın altından aşağıya doğru süzülen kanı gören ahali kaçışmaya başlar. Büyük feryat figan ile kaçar herkes. Sadece çok yakınındaki öğrencileriyle o karı koca kalmıştır Hacı Bayram Veli’nin yanında. “Ya işte bu kadarmışız” demek ki diye söylenerek. Padişah’a bu şekilde haber salar.