Senin bilmediğin başka bir şeyle
Benim bilmediğim başla bir şey
birleşince
Sahipsiz bir şeyler çıkıyor ortaya
Sen bana git diyorsun
Ben nereye gitsem yanan bir şeyler var
Ben nereye gitsem bu cahil ellerimle
Bu cahil ellerimle hangi dala tutunsam
Kırılıyorum içime doğru
Senin ellerin tam benlik, bilmiyorsun
Dilini bilmediğim bir cenaze kalkıyor avuçlarımdan
Ankara tanıklık ediyor, toprak çatlıyor
Sen duymuyorsun
Ben nereye gitsem şimdi
Bütün şeyler ellerimde
Böyle gündüze kavuşurken insanlık
Müminler camilere doluşuyor
Sen çok yücesin, çok mübareksin
Amin derken edilen dualara
Ellerimi yüzüme götüreceğim tam o anda
Ellerimi yitiriyorum vatanımın doğusunda
Bilirsin,
Seninle aynı sabaha uyanmak özlemiyle
İki bin kilometre yol geldim ben
Doğduğum topraklardan bir saat önce doğdum her sabah
Erciş şahittir buna
Her günün doğuşunda
Ben kırık dökük bir hikayenin
sonunu tasarlıyorum şimdi
Şehir üç kere daha tutmuyor ellerimi
Şimdi olduğum şehir kışa hazırlanıyor
Ağaçlar soyunuyor yapraklarını
Hüzne benziyor mevsim
Sen hazan diyorsun
Olsun,
Ellerim cahil benim, bilirsin
Hem cahil hem hoyrat ellerim benim
Hiçbir işe yaramayan
Böyle hüznüyle sonbaharın
Diyorum ki,
beceriksiz ellerimi bir yerlere bıraksam
Ve unutsam
Ellerimi unuttuğum yerden uzanacağım ellerine
Teslim olmak budur belki
Biraz tevekküle benzeyen
Teessüf ediyorum hüznüm
Bu sade benim güzüm
Dökülmüş yaprakları
Kırılmış kalplere benzeyen
Hatasız teşbihlere öykünüyorum
Ben mevsimin bu vaktinde
Sana çok benziyorum
Ellerin ellerimde
Şu anın resmini yap desen haklısın
Ah benim beceriksiz ellerim
Ellerimi ceplerime sokar
Dilimde ıslıkla çalınan bir efkar
Bir efkar ki, sorma gitsin
Acaba ne anlatıyorum şimdi ben
Acaba şimdi kime benziyorsun.
Bitsin istiyorum bu saçmalık
Bitmiyorsun