Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki deprem, 10 ilin etkilendiği, 35 bin kişiden fazla insanımızın hayatını kaybettiği bu yıkıcı olay karşısında üzüntümüz, öfkemiz hala devam ediyor.
Depremde sivil toplum kuruluşları el ele vererek hızlı bir şekilde örgütlenerek, yaraların sarılmasına yardımcı olurken, yaşanan felaket karşısında “insanın” ne kadar savunmasız bir varlık olduğu bir kez daha görüldü.
***
Bu felaket bize, Batı Avrupa’nın yüzyıllar önce büyük bedeller ödeyerek “aklı” hayatın merkezine alarak kurduğu dünya, yaşadığımız son olaylar ışığında değerlendirildiğinde çok gerçek bir şekilde karşımızda duruyor.
Dini referansların yaşanan somut olayları değerlendirmede, çözüme kavuşturmada yetersiz kaldığını, İtalya’da başlayan ve daha somut hallerini Fransız İhtilali sonrası katı laiklik ilkesiyle aklı önceleyen düşünce dünyası yaşadığımız gerçek dünyayı algılamamızda gerçek bir anahtara sahip.
Türkiye gibi ülkeler, dini referansları hayatın merkezine koyan bir anlayışa sahip olması nedeniyle, yaşanan en küçük felakette bile “kader”, “Allah’ın bileceği iş” ifadesiyle fay hattının üzerine kurulan pist, yol, konut inşaatının yol açacağı felaketler “önemsizleştiriliyor.” Buna bizim halkın son derece pragmatist, “paranın” her işi çözeceği anlayışı eklemlenince yaşanan felaket dram haline geliyor.
O nedenle aklı önceleyen bir düşünce sistemini hayata geçirerek bir şeyi yaparken en ufak ayrıntısına kadar düşünerek “sistemli” bir yapı inşa etmemiz gerekiyor.
Deprem ülkesi olan Japonya’da depreme dayanıklı yapıları hayata geçirirken maliyetleri yüzde 2,5 artıran adımlar atıyor ama yaşanan olayda can ve mal kaybı da minimize edilmiş oluyor.
Bu nedenle bu tarz adımlar atılması gerekirken, dini referansı baz alırsak son yaşadığımız Maraş depremi gibi nice felaket yaşamaya devam ederiz.
Ya da, Batı'nın büyük bedeller ödeyerek "aklı" önceleyerek "bilim" ışığında attığı adımlar yavaş olacaktır ama uzun vadede daha sağlıklı yapıları inşa etmenin yanı sıra daha sağlıklı bir doğaya da sahip olma şansını elde edeceğiz. Zor ve uzun süreç gerektiriyor ama buna değer.
***
Edirne Belediyesi Recep Gürkan, depremin başından beri üstüne düşeni “devlet adamı” ciddiyetiyle yaptığını geçen yazımda yazmıştım. Başkan Gürkan, deprem bölgesine giderek yaşanan felaketin ne boyutlara ulaştığını görmüş oldu.
Daha önce bir konuşmasında tarım arazilerini imara açmayacağını söyleyen Başkan Gürkan, bundan sonra da Edirne’mize yapılan en ufak bir yapının bile doğayla bir bütün olmasına dikkat ettiğini bundan sonra da dikkat edeceğini düşünüyorum.