İçinde bulunduğumuz pandemi süreci birçok alışkanlığımızı değiştirip yaşam tarzımızda farklılıklara yol açtı. Misafirperverliğimizle öne çıkan bir millet olarak uzun süredir misafir kavramıyla aramıza mesafe koymak zorunda kaldık. Kendimize kaldık. Bu süreç kendimizi dinlemek, kendi sesimizi duymak ve öz eleştirimizi arttırmak için bir fırsat da oldu aynı zamanda.
Bu yıl, kalabalık iftar sofralarının hazzını duymayı sevdiğimiz ramazan ayını yine kendimize kalarak tamamladık. Akabinde ramazan bayramını da kalabalıktan uzak bir sükunetle karşılayacağız. Aslında kendimizle kaldığımız ilk bayram değil bu. Geçen yıl da ailemiz ve sevdiklerimizle geçirdiğimiz o kalabalık bayramlara olan özlemimizi dile getirip durmuştuk. Büyüklerimizin ellerini öpüp bayram harçlıkları için sıraya girmeyi, akraba ve dost ziyaretlerinde bulunmayı, görüştüğümüz insanların bayramlarını kutlarken onlara sarılmayı, beraber bayram tatlıları yerken uzun uzun sohbetler etmeyi bir süre daha erteliyoruz maalesef. Bu bize geçen zamanın kıymetini daha iyi idrak edebilme imkanı da sunuyor. Her anın ne kadar yaşamaya, o andan tat almaya değer olduğunu deneyimlemiş oluyoruz.
Dünyaca mücadele ettiğimiz bu zor ve buruk pandemi günlerinin bir an evvel son bulmasını umut ediyorum. Sağlığın önemini, kıymetini daha iyi idrak edebilmiş olmanın verdiği sabırla daha güzel günlere, bayramlara…