İsmi bile korkutmaya, ürpertmeye yeterken binlerce insan bu kabusu geçen hafta yaşadı. 10 ilimizin 9 saat ara ile bu iki büyük depremle yerle bir olması ve şu anki rakamla 32 bin dolaylarında insanımızın vefat etmesi hepimize büyük acı yaşattı, bizleri derinden sarstı. Ülkece tarifsiz bir acı yaşıyoruz. Sarılacak o kadar çok yara var ki... O yaraları sarmak da uzun zaman alacak.
Gündemimizdeki en önemli, en kritik konu deprem olup, gündemi uzunca bir süre işgal etmeli. Sürekli hazırlıklar yapılıp, çözüm yolları aranmalı. Çünkü Türkiye’nin deprem ülkesi olduğu bir gerçek. Ve hala ülkemizin büyük bir kısmı için aynı tehlike söz konusu. Sürekli bir kısır döngü içine girip, aynı olayları en acı haliyle yaşadıktan sonra deprem meselesinin ciddiyetine vakıf olmanın hiçbir manası yok zaten. Yalnızca bilimin uyarılarını dikkate almak gerekli. Bilim yönünde hareket edip akılcı önlemler alınabilirse zaten bu olası felaketlerden de çok daha az zararla kurtulmuş oluruz. Yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür hem birkaç sene önce hem de depremden 3 gün önce Kahramanmaraş depreminin olabileceğini söylemişti. Bunu elbette ki bilime ve bilimin somut verilerine dayanarak söylerdi. Aynı uyarıları şimdi yine beklenen büyük Marmara depremi için yapıyor. İstanbul depreminin de Kahramanmaraş depremi gibi eli kulağında olduğunu, 7.5 şiddeti dolaylarında olacağını ve bu depremin gittikçe yaklaştığını hatta olma olasılığının %80’leri bulduğunu da ifade ediyor. İstanbul ve Marmara ne kadar hazırlıklı peki bu depreme? Kahramanmaraş ve çevresi ne kadar hazırlıklı ise o kadar. Yani hazır değil maalesef.
Örneğin, evlerin depreme dayanıklı olup olmadığını öğrenmek için uzman kişilere bina sağlamlık testleri yaptırılabilir. Yaşadığınız ilde Çevre ve Şehircilik Müdürlükleri’nden bina sağlamlık testini talep edebilirsiniz. Ayrıca belediyelere de başvuru yapılabilir. İstanbul’da yaşayan vatandaşlar da İBB’nin internet sitesi üzerinden bina dayanıklılıl tespiti başvurusu yapabilir. Deprem anında ise uzmanlar sağlam bir koltuk veya yatak kenarına cenin pozisyonunda çökülerek yaşam üçgeni kurulması gerektiğini söylüyor.