Öncelikle geçtiğimiz hafta iki önemli olay yaşadık. Biri kentin şebeke suyunun çamurlu akması ve diğeri de Vaysal köylülerinin toplanarak yaşanan olay karşı çıkmasıydı. Her ikisinde ilginç detaylar yaşadık.
Kentin şebeke suyu çamurlu akmaya başladığı ilk gün son yağışlardan dolayı bulanık aktığını sağlık açısından bir engel oluşturmadığı ifade edildi. Daha sonra bulanık akan suyun git gide renginin koyulaşmasından dolayı vatandaş tedirgin olmaya başladı. Özellikle haberlerden ve sosyal medya üzerinden belediyeye yönelik eleştiriler artınca Kayalıköy barajına gidilerek incelemelerde bulunuldu. Ekibin başında Belediye Başkanı Recep Gürkan da vardı. Su alınan yerin kilitli olan bölgenin açıldığını ve buradaki çelik halatlarla tutulan kancalarından boşanarak hortumların dibe batarak çamurlu su aldığı söylendi. Tabi bunun bir sabotaj olduğu da belirtildi. Vatandaş suyu kalitesinde bir şey yok açıklamasından sonra böyle bir sabotaj var denmesini tam olarak anlayamadı. Olayın aslı su alınan baraja gidilince çözüldü.
Öte yandan Cumartesi günü Edirne’nin Lalapaşa İlçesi Vaysal köyünde yapılmak istenen kalker ocağı ile ilgili köy halkı o bölgede toplanarak çevreye zarar vereceğinden dolayı bu ocağı istemediklerini yaptıkları eylemle dile getirdiler. Evet burada da ilginç olan şu; 2 Danıştay kararı 2 Edirne İdare Mahkemesi kararı ile ÇED süreçlerini sonlandırmasına ve yapılmasının uygun olmayan kararın çıkmasına rağmen nende bu kadar ısrarcı olmalarıdır. Köy halkı eğer buraya kalker ocağı yapıldığı takdirde endemik türlerin, doğal varlıkların, tarım alanlarının, su varlıklarının, baraj, gölet, içme suyu kaynaklarının, hayvancılık, canlı sağlığı, yerleşim alanlarına zarar vereceğini belirtiyor. Yani köy halkı bu durumdan dolayı endişe duyuyor. Neden çünkü birleri para kazanacak diye köylerin su kaynakları ve tarım alanları ile doğal çevre zarar göreceğini belirtiyorlar. Gerçekten bilimsel çalışmalar yapılmadıysa ve yine köylülerin dediği gibi bu alana girmek istemelerine ve ısrarcı olmalarına anlam veremiyorlar ve durum böyleyse haklılar. Doğaya ve çevreye çok kolay zarar verilir ama geri kazanımlar uzun yıllar alır. Bunun en güzel örneği Ergene nehridir. Çorlu ve Çerkezköy’deki fabrikaların sanayi atıkları nedeniyle nehir değil zehir akmasına neden oluyor.
Vatandaş tedirgin burada yapılacak olan kalker ocağı hem sularını kirletecek, hem de çevreye zarar verecek. Köydeki bir kadın “benim evimin duvarında derin çatlaklar oluştu” dedi. Neden diye sorduğumuzda dinamit patlamasından kaynaklı olduğunu söyledi. Benim anladığım köy halkı köyde olan mevcut bir kalker ocağından gördüğü zararı buradan görmek istemiyor.
Vaysal Köyü Tarım ve Kalkınma Kooperatifinden yapılan açıklamada, “Vaysal Köyü halkı bizler Tarım Hayvancılık ve Orman işçiliği yaparak yaşamaktayız. Bizim şebekemize bağlı iki kaynak suyu en kurak yıllarda komşu köylerimiz ile Köyümüze yeterli oluyordu. Bölgemizde dinamitle taş çıkarılmaya başlayana kadar. Bu gün üçüncü bir kaynağımız daha şebekeye bağlamamıza rağmen sularımız köyümüze yeterli olmamaktadır. Şu anda bulunduğumuz bölgeye yeni bir Taş ocağı açmak isteyen şirketi köyümüze ve bölgemize hayat veren su kaynaklarımızın tamamına zarar vereceğinden yaşam alanlarımızı yok edecektir. Doğa verirken ne kadar cömertse alırken kat kat o kadar acımasızdır. Doğanın katledilmesi oksijen kaynağımız olan Ormanların ve gelecekte su kaynaklarımızın yok olmasıdır” denildi.
Evet umarız yaşadığımız kentte bir an önce bu çevre ve su problemleri çözüme kavuşur diyoruz. Kalın sağlıcakla…