İlk çağlarda insanlar tamamen organik besleniyordu. Daha çok çiğden yiyecekler, ya da tabiatta doğal yoldan kendi kendine mayalanmış besinlerle besleniyorlardı. Giderek ateşte pişirme, haşlama, kavurma, kızartma vs. gibi ısıl işlem görmüş gıdalar insanların mönüsüne girdi. Daha sonraları soğuk yerlerde depolanarak bekletilen yiyecekler, tuzlanarak, kurutularak saklanan yiyecekler, insanların sofrasına gelmeye başladı. Aslında bu yiyecekler "gerçek yiyecekler" di. Bu günkü gibi işlenmiş, dondurulmuş, katkı maddeli, kimyasal ilaveli veya konserve yapılmış gıdalar değildi. Ben bu tür yiyeceklere "naylon yiyecekler" diyorum. Ancak günümüzdeki yaşam şartları,bu tür işlenmiş gıdaları en hijyenik, insan bünyesine en uygun şekilde ve yararlarını yitirmeden, raf ömrü sağlayarak insanlara sunmayı zorunlu kılıyor. Bunu yaparken de bir çok işleme yöntemi yanında, çeşitli katkı maddeleri de kullanmak gerekiyor. Bu maddeler, öncelikle gıdaların bozulmadan insanların önüne gelmesini sağlama amaçlı. Ayrıca tad, renk, koku gibi yemeğin albenisini arttırmaya yönelik ilave edilen maddeler de var. Bunlar kimyasal olduğu gibi, doğal da olabiliyorlar. Bu maddelere "katkı maddeleri" dediğinizde hemen toplumdan tepki geliyor. Tabii ki gerçek yiyecek peşinde olacağız ama güncel yaşam şartları ve teknolojik zorunluluklar nedeniyle de, ilave edilebilecek bu maddelerin, sağlık otoritesi tarafından kontrolü, disipline edilmesi, kategorize edilmesi gereği de var. Hele "E" kodlu gıda katkı maddelerine olağanüstü bir tepki var. Bu tepkinin, konunun tam anlaşılamaması nedeniyle olduğu kanısındayım. Ben bile bu "netameli" konuyu yazarken tedirgin oluyorum. Ancak, ya hazır gıda hiç yemeyeceğiz, ya da doğru katkı maddelerinin, doğru miktarda gıdalarda olmasına karşı çıkmayacağız. Kırk katır mı, kırk satır mı sorusuna cevap gibi bir şey.
ŞU MEŞHUR 'E' KODU DENEN ŞEY
Şu meşhur "E" kodu Avrupa Birliği'ni simgeliyor. Güvenlik testlerinden geçmiş, gıdalarda kullanımında sakınca olmayan, katkı maddelerine AB, "E" kodu ve bir numara veriyor. Bu numaraların tüketici tarafından ne anlama geldiği araştırılmalı, hatta bilinmeli ve gıda ambalajlarının üzerinde mutlaka yazılması takip edilmeli. Yoksa üretici bu tepkiden çekinip, zorunlu olduğu halde, içine hangi katkı maddesi koyduğunu yazmama yoluna gidiyor, bu daha riskli bir durum yaratıyor.
Avrupa Birliği Avrupa Gıda Katkıları Federasyonu ve Gıda Enzimleri Federasyonu'nun güvenlik testlerini geçmiş ve gıdada kullanılmalarında sakınca olmayan katkı maddelerine bir referans numarası veriliyor. "E" kodu ile başlayan bu no, Codex Alimentarius komitesi tarafından da kabul ediliyor. Bu kodeks FAO (Dünya Gıda Tarım Organizasyonu) ve WHO (Dünya Sağlık Organizasyonu) ortaklığında kurulan bir komite tarafından yayımlanan ve gıda standartlarını düzenleyen bir kodekstir ve Türk Gıda Kodeksi'nin de kaynağı, bu kitaptır ve bir anlamda "gıda kanun" kitabı diyebiliriz.
Türk gıda kodeksinde 300 civarı katkı maddesi vardır. Bunların en önemlilerinin listesini aşağıda bulacaksınız. Bunların gıda içerisindeki oranları da önemlidir. Az miktarda zararsız olan, miktar arttıkça zararlı olabilir. Ayrıca hemen hemen herkesin bildiği, örneğin sodyum nitrit (E250), nitrat (E251) işlenmiş et ürünleri içinde koruyucu, MSG(E621) Çin tuzu, denen, mono sodyum glutamat, tat verici olarak birçok üründe bulunuyor ve bunların içinde olduğu ürünlerin sık ve fazla miktarlarda tüketilmesinin de zararlı olduğu hemen hemen herkesçe biliniyor. Bu durumda hiç sosis, salam, sucuk tüketmemek mi, yoksa sınırlı tüketmek mi ikilemi arasında kalıyorsunuz. Bu sadece kişinin seçimine kalıyor. Buna benzer aşağıdaki listede daha birçok madde var. Ha bir de problemsiz vitamin C (E300), E vitamini (E306) yada citrik acit, limon asidi (E330) gibi maddeler de var.
NYLON GIDALARA MECBUR MUYUZ?
Güncel yaşam şartları, raf ömrü sağlama ve teknolojik olarak, hazır gıdalarda bunlar zorunlu olarak kullanılıyor. Sonuçta zararlarını yada zararsızlıklarını bilerek tüketmek kişinin seçimi oluyor. Yazımın başında da belirttiğim gibi keşke işlemden hiç geçmemiş "gerçek" gıdalarla beslenebilsek. Ama naylon gıdalara mecburuz gibi bir sıkıntımız var.