Eğitimin vaatler, sözler eşliğinde başladığını söyleyen Zobar, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un "Türkiye'nin eğitim sisteminin tamamını, tüm alt sistemleriyle birlikte geleceğe hazırlayacağız" sözlerini hatırlatarak, 2019-2020 eğitim-öğretim yılının birinci yarıyılında yaşanan sorunları ana başlıklar halinde sıraladı.
‘OKULUN KAPISINDAN GİRMEMESİ GEREKEN ŞİDDET, EĞİTİMİN DEMİRBAŞI OLDU’
Okullarda inatla çözülmeyen güvenlik probleminden bahseden Zobar, “Şiddeti meşrulaştıran politikalar ve ticarileştirilen eğitim sistemi ağır sonuçlara yol açtı. Okul ve üniversitelerde şiddet olayları arttı. MEB'in şiddete yönelimin sosyolojik bir olgu olduğunu kabul edip buna göre politikalar geliştirmek yerine okullara polisiye tedbirler sunması, sorunu çözümsüzleştirdi” dedi.
‘ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMEN SAYISI CAN ALACAK KADAR ARTTI’
Mesleğine kavuşturulmayan öğretmen sayısı, yarım milyona dayandığını söyleyen Zobar, “MEB, kendi verilerindeki öğretmen ihtiyacına rağmen komik sayılarda atamalar yaparak tepki çekti. MEB'in bu vurdumduymazlığı nedeniyle 2019'da ataması yapılmayan 9 öğretmen intihar etti. MEB'in öğretmen açığına dair açıkladığı rakamlar ile okullardan gelen bilgiler çelişti” dedi.
‘BU EĞİTİM DÖNEMİNDE DE LİYAKATE RASTLANAMADI’
MEB'in trajikomik atama oranlarında bile adalet sağlanamadığını söyleyen Zobar, “Bakan Ziya Selçuk'un liyakat getirecekleri söylemine rağmen, yandaş olmayanı ayıklama sistemi olarak yine sözlü mülakat yöntemi kullanıldı. KPSS'den çok yüksek puan alan öğretmen adayları dahi açıkta kaldı” diye konuştu
‘ÜNİVERSİTELERİN BAŞARI ORANLARI DAHA DA UTANÇ VERİCİ HALE GELDİ’
Herhangi bir bilimsel başarısı, kütüphanesi, kampüsü olmayan apartman üniversiteleri bir hastalık gibi türemeye devam ettiğini söyleyen Zobar, “Kamu eğitimine bütçe ayırmayan iktidar, özel üniversitelere ise teşvikleri artırdı. Uluslararası derecelendirme kuruluşu Quancquarelli Symonds’ın(QS) verileri, Türkiye’deki üniversitelerin eğitim kalitesindeki düşüşü gözler önüne serdi. Londra merkezli kuruluşun raporuna göre, Türkiye’den hiçbir devlet üniversitesi başarı sıralamasında ilk 500’e giremedi. İktidar, bu tabloyu daha da geriye götürecek adımlar atmayı sürdürdü:
Yükseköğretim Kurulu’nca (YÖK) yapılan yeni düzenleme ile ‘araştırma görevlisi kadrosuna başvurabilmek için ilana ilk başvuru tarihi itibarıyla 35 yaşını doldurmamış olma’ şartı kaldırıldı. Ayrıca tezsiz yüksek lisans mezunlarına araştırma görevlisi olma hakkı tanındı.
YÖK tarafından özel üniversitelere ilişkin hazırlanan rapor da itiraf niteliğindeydi. Rapora göre 30 özel üniversite, öz kaynaklı araştırma projesine bütçe ayırmadı. Araştırma projeleri için hiçbir harcama yapmayan bazı üniversitelerin reklam tanıtımları için ise yüz binlerce lira ayırdığı görüldü” dedi.
‘İMAM HATİP DAYATMALARI ACI MEYVELERİNİ VERMEYE BAŞLADI’
AKP'nin yoksul öğrencilere dayattığı imam hatiplerin başarı oranının daha da düştüğünü belirten Zobar, “MEB’in yayımladığı faaliyet raporuna göre, imam hatipler devamsızlık ve yılsonu başarısızlığında diğer okul türlerini geride bırakarak ilk sıraya yerleşti. Bakanlık raporuna göre imam hatipler devamsızlık, sosyal etkinliklere katılma ve kitap okuma hedeflerini de tutturamadı. Birçok ilde gösterişli törenlerle açılışı yapılan çok sayıda imam hatip lisesi, ‘yeterli öğrenci bulunamadığından dolayı2 atıl olarak eğitime devam etmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyük bölümünün aktarıldığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı imam hatip liselerinin lisans bölümlerine yerleşme oranı ise yüzde 15’te kaldı” şeklinde konuştu.
‘DEĞİŞTİRİLEN OKULA BAŞLAMA YAŞI YİNE DEĞİŞTİRİLDİ’
İlkokula başlama yaşını 69 aya çıkaran kanunun yürürlüğe girdiğini söyleyen Zobar, “Resmi Gazete’de yayımlanan kanunla 66 ay olan ilkokula başlama yaşı 69 ay olarak değiştirildi. Daha önce çocuklarını 66 aylıkken okula göndermek istemeyen ailelere hakaret eden iktidar, neden okula başlama yaşını tekrar değiştirdiğini ise izah edemedi” dedi.
‘SEÇMELİ DERSLERDE AYNI GERİCİ SENARYO SAHNELENDİ’
Kamuoyu hala gerici müfredatın olası etkilerini tartışırken, bilimsel eğitime bir darbe daha vurulduğunu söyleyen Zobar, “Liselere getirilen yeni sistemde, zorunlu derslerin sayısı azaltılarak seçmeli derslerin sayısı artırıldı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi zorunlu olurken, Felsefe alanı dersleri seçmeli oldu. Yeni sistemin açıklanmasının ardından YÖK’ün söz konusu değişiklikle ilgili bilgisinin olmadığı ortaya çıktı. MEB, seçmeli ders için 10'u aşkın farklı ders yelpazesini vitrinine koysa da, öğrencilere dini içerikli olan 3 dersi dayatmaya devam etti” dedi.
‘ÖĞRETMENİN YÜZÜ KAMUDA DA ÖZELDE DE GÜLMEDİ’
2019, eğitimcilerin yoksulluk ve haksızlıkla daha da fazla sınandığı bir yıl olduğunu söyleyen Zobar, “Yetkili yandaş konfederasyon ve hükümetin müsameresi sonucunda, tüm temel gıda maddelerinin yüzde 50, elektrik, doğalgaz gibi zorunlu tüketim kalemlerinin yüzde 60 zamlandığı ekonomik kriz ortamında, kamu çalışanlarına alay eder gibi yüzde 4 zam yapıldı. Kamuda çalıştığı için yoksulluğa mahkum edilen öğretmenler, keyfi disiplin cezaları, fişlenmeler, sürgünler ve mobbingle yüz yüze kalmaya devam etti. Sözleşmeli, ücretli adı altında öğretmenlerin kategorilere bölünerek sömürülmesi 2019'da da sürdü. Öyle ki Gaziantep'te 25 yaşındaki sözleşmeli öğretmen Saadet H., okul yöneticisinin mobbingine dayanamayıp canına kıydı. Özel okullardaki öğretmenlerin durumu da 2019'da daha vahim hale geldi. Patronların keyfi sömürülerine terk edilen, yeri geldiğinde AVM'lerde okul tanıtımı bile yapmak zorunda bırakılan öğretmenlere maaşlarını ödememek adeta bir gelenek haline geldi. İstanbul Ahmet Şimşek Koleji’ndeki 120 öğretmene aylarca maaş ödenmedi. Bursa’da maaşlarını alamayan özel okul öğretmenleri eylem yaptı. Doğa Koleji’nde, patronun velilerden aldığı paraları inşaat sektörüne yatırdığı ortaya çıktı ve kolej zincirinde çalışan sekiz bin öğretmen hala alamadığı maaşlar için direniyor” dedi.
‘ÖĞRENCİLER EĞİTİMDEN KOPARTILDI’
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ülkede lise çağındaki gençlerin yüzde 50’ye yakını eğitimde yer almadığını ve bu gençlerin 1 milyon 375 bininin ise ne yaptığının bilinmediğini açıkladığını söyleyen Zobar, “2012 yılında getirilen 4+4+4 sisteminin ardından açık lisede okuyan öğrenci sayısı 940 binden 1 milyon 389 bin'e yükselmişti. Aynı dönemde lise öğrenci sayısındaki artış oranı yüzde 15,8 olurken açık öğretim lisesinde okuyanların artış oranı yüzde 32,4 oldu” dedi.
‘EĞİTİM-İŞ OLARAK MEB'E ÇAĞRIMIZDIR’
Eğitim-İş olarak Milli Eğitim Bakanlığına çağrısı olduğunu söyleyen Zobar, “Eğitimin paydaşlarından göstermelik olarak görüş almak yerine, bu hastayı nasıl tedavi edeceğimiz konusundaki fikirlerimize gerçek anlamda kulak vermelisiniz. Durum ağırlaşmakta, enkaz toparlanamaz hale gelmektedir. Bu eğitim döneminin gerici politikaların son bulması için bir milat olacağını umuyor, aksi takdirde Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitim neferleri olarak tüm benliğimizle mücadelemizi sürdüreceğimizi ilan ediyoruz! Tüm bu ezici tabloya, mesleğin itibarsızlaştırılmasına, baskılara rağmen bu eğitim öğretim döneminde de öğrencilerine bilimi ve hayatı öğretmek için çabalayan eğitimcilerimize teşekkür ediyor, ‘geçmiş olsun’ diyoruz” ifadelerine yer verdi. (Haber Merkezi)
‘OKULUN KAPISINDAN GİRMEMESİ GEREKEN ŞİDDET, EĞİTİMİN DEMİRBAŞI OLDU’
Okullarda inatla çözülmeyen güvenlik probleminden bahseden Zobar, “Şiddeti meşrulaştıran politikalar ve ticarileştirilen eğitim sistemi ağır sonuçlara yol açtı. Okul ve üniversitelerde şiddet olayları arttı. MEB'in şiddete yönelimin sosyolojik bir olgu olduğunu kabul edip buna göre politikalar geliştirmek yerine okullara polisiye tedbirler sunması, sorunu çözümsüzleştirdi” dedi.
‘ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMEN SAYISI CAN ALACAK KADAR ARTTI’
Mesleğine kavuşturulmayan öğretmen sayısı, yarım milyona dayandığını söyleyen Zobar, “MEB, kendi verilerindeki öğretmen ihtiyacına rağmen komik sayılarda atamalar yaparak tepki çekti. MEB'in bu vurdumduymazlığı nedeniyle 2019'da ataması yapılmayan 9 öğretmen intihar etti. MEB'in öğretmen açığına dair açıkladığı rakamlar ile okullardan gelen bilgiler çelişti” dedi.
‘BU EĞİTİM DÖNEMİNDE DE LİYAKATE RASTLANAMADI’
MEB'in trajikomik atama oranlarında bile adalet sağlanamadığını söyleyen Zobar, “Bakan Ziya Selçuk'un liyakat getirecekleri söylemine rağmen, yandaş olmayanı ayıklama sistemi olarak yine sözlü mülakat yöntemi kullanıldı. KPSS'den çok yüksek puan alan öğretmen adayları dahi açıkta kaldı” diye konuştu
‘ÜNİVERSİTELERİN BAŞARI ORANLARI DAHA DA UTANÇ VERİCİ HALE GELDİ’
Herhangi bir bilimsel başarısı, kütüphanesi, kampüsü olmayan apartman üniversiteleri bir hastalık gibi türemeye devam ettiğini söyleyen Zobar, “Kamu eğitimine bütçe ayırmayan iktidar, özel üniversitelere ise teşvikleri artırdı. Uluslararası derecelendirme kuruluşu Quancquarelli Symonds’ın(QS) verileri, Türkiye’deki üniversitelerin eğitim kalitesindeki düşüşü gözler önüne serdi. Londra merkezli kuruluşun raporuna göre, Türkiye’den hiçbir devlet üniversitesi başarı sıralamasında ilk 500’e giremedi. İktidar, bu tabloyu daha da geriye götürecek adımlar atmayı sürdürdü:
Yükseköğretim Kurulu’nca (YÖK) yapılan yeni düzenleme ile ‘araştırma görevlisi kadrosuna başvurabilmek için ilana ilk başvuru tarihi itibarıyla 35 yaşını doldurmamış olma’ şartı kaldırıldı. Ayrıca tezsiz yüksek lisans mezunlarına araştırma görevlisi olma hakkı tanındı.
YÖK tarafından özel üniversitelere ilişkin hazırlanan rapor da itiraf niteliğindeydi. Rapora göre 30 özel üniversite, öz kaynaklı araştırma projesine bütçe ayırmadı. Araştırma projeleri için hiçbir harcama yapmayan bazı üniversitelerin reklam tanıtımları için ise yüz binlerce lira ayırdığı görüldü” dedi.
‘İMAM HATİP DAYATMALARI ACI MEYVELERİNİ VERMEYE BAŞLADI’
AKP'nin yoksul öğrencilere dayattığı imam hatiplerin başarı oranının daha da düştüğünü belirten Zobar, “MEB’in yayımladığı faaliyet raporuna göre, imam hatipler devamsızlık ve yılsonu başarısızlığında diğer okul türlerini geride bırakarak ilk sıraya yerleşti. Bakanlık raporuna göre imam hatipler devamsızlık, sosyal etkinliklere katılma ve kitap okuma hedeflerini de tutturamadı. Birçok ilde gösterişli törenlerle açılışı yapılan çok sayıda imam hatip lisesi, ‘yeterli öğrenci bulunamadığından dolayı2 atıl olarak eğitime devam etmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyük bölümünün aktarıldığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı imam hatip liselerinin lisans bölümlerine yerleşme oranı ise yüzde 15’te kaldı” şeklinde konuştu.
‘DEĞİŞTİRİLEN OKULA BAŞLAMA YAŞI YİNE DEĞİŞTİRİLDİ’
İlkokula başlama yaşını 69 aya çıkaran kanunun yürürlüğe girdiğini söyleyen Zobar, “Resmi Gazete’de yayımlanan kanunla 66 ay olan ilkokula başlama yaşı 69 ay olarak değiştirildi. Daha önce çocuklarını 66 aylıkken okula göndermek istemeyen ailelere hakaret eden iktidar, neden okula başlama yaşını tekrar değiştirdiğini ise izah edemedi” dedi.
‘SEÇMELİ DERSLERDE AYNI GERİCİ SENARYO SAHNELENDİ’
Kamuoyu hala gerici müfredatın olası etkilerini tartışırken, bilimsel eğitime bir darbe daha vurulduğunu söyleyen Zobar, “Liselere getirilen yeni sistemde, zorunlu derslerin sayısı azaltılarak seçmeli derslerin sayısı artırıldı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi zorunlu olurken, Felsefe alanı dersleri seçmeli oldu. Yeni sistemin açıklanmasının ardından YÖK’ün söz konusu değişiklikle ilgili bilgisinin olmadığı ortaya çıktı. MEB, seçmeli ders için 10'u aşkın farklı ders yelpazesini vitrinine koysa da, öğrencilere dini içerikli olan 3 dersi dayatmaya devam etti” dedi.
‘ÖĞRETMENİN YÜZÜ KAMUDA DA ÖZELDE DE GÜLMEDİ’
2019, eğitimcilerin yoksulluk ve haksızlıkla daha da fazla sınandığı bir yıl olduğunu söyleyen Zobar, “Yetkili yandaş konfederasyon ve hükümetin müsameresi sonucunda, tüm temel gıda maddelerinin yüzde 50, elektrik, doğalgaz gibi zorunlu tüketim kalemlerinin yüzde 60 zamlandığı ekonomik kriz ortamında, kamu çalışanlarına alay eder gibi yüzde 4 zam yapıldı. Kamuda çalıştığı için yoksulluğa mahkum edilen öğretmenler, keyfi disiplin cezaları, fişlenmeler, sürgünler ve mobbingle yüz yüze kalmaya devam etti. Sözleşmeli, ücretli adı altında öğretmenlerin kategorilere bölünerek sömürülmesi 2019'da da sürdü. Öyle ki Gaziantep'te 25 yaşındaki sözleşmeli öğretmen Saadet H., okul yöneticisinin mobbingine dayanamayıp canına kıydı. Özel okullardaki öğretmenlerin durumu da 2019'da daha vahim hale geldi. Patronların keyfi sömürülerine terk edilen, yeri geldiğinde AVM'lerde okul tanıtımı bile yapmak zorunda bırakılan öğretmenlere maaşlarını ödememek adeta bir gelenek haline geldi. İstanbul Ahmet Şimşek Koleji’ndeki 120 öğretmene aylarca maaş ödenmedi. Bursa’da maaşlarını alamayan özel okul öğretmenleri eylem yaptı. Doğa Koleji’nde, patronun velilerden aldığı paraları inşaat sektörüne yatırdığı ortaya çıktı ve kolej zincirinde çalışan sekiz bin öğretmen hala alamadığı maaşlar için direniyor” dedi.
‘ÖĞRENCİLER EĞİTİMDEN KOPARTILDI’
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ülkede lise çağındaki gençlerin yüzde 50’ye yakını eğitimde yer almadığını ve bu gençlerin 1 milyon 375 bininin ise ne yaptığının bilinmediğini açıkladığını söyleyen Zobar, “2012 yılında getirilen 4+4+4 sisteminin ardından açık lisede okuyan öğrenci sayısı 940 binden 1 milyon 389 bin'e yükselmişti. Aynı dönemde lise öğrenci sayısındaki artış oranı yüzde 15,8 olurken açık öğretim lisesinde okuyanların artış oranı yüzde 32,4 oldu” dedi.
‘EĞİTİM-İŞ OLARAK MEB'E ÇAĞRIMIZDIR’
Eğitim-İş olarak Milli Eğitim Bakanlığına çağrısı olduğunu söyleyen Zobar, “Eğitimin paydaşlarından göstermelik olarak görüş almak yerine, bu hastayı nasıl tedavi edeceğimiz konusundaki fikirlerimize gerçek anlamda kulak vermelisiniz. Durum ağırlaşmakta, enkaz toparlanamaz hale gelmektedir. Bu eğitim döneminin gerici politikaların son bulması için bir milat olacağını umuyor, aksi takdirde Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitim neferleri olarak tüm benliğimizle mücadelemizi sürdüreceğimizi ilan ediyoruz! Tüm bu ezici tabloya, mesleğin itibarsızlaştırılmasına, baskılara rağmen bu eğitim öğretim döneminde de öğrencilerine bilimi ve hayatı öğretmek için çabalayan eğitimcilerimize teşekkür ediyor, ‘geçmiş olsun’ diyoruz” ifadelerine yer verdi. (Haber Merkezi)