Edirne tarihi dokusuyla eşsiz bir şehir. Tarihi doku deyince akla sadece Osmanlı gelmesin, Traklar dönemi, Roma dönemi ve Bizans dönemini de unutmamak lazım. Osmanlı kentimize bıraktığı eşsiz eserleriyle Edirne'yi ihya etmiş. Onda hepimiz hemfikririz. Ben hep derim yakın çevrem çok kez şahit olmuştur; Biz Osmanlı'^nın mirasını yiyoruz.' Bunu tarihin zenginliklerinden kaynaklı söylerim.
Şimdi bunun yanında kentimzin Lalapaşa ve süloğlu ilçesi sınırlarında yer alan Dolmenler var. Bazı yerlerde yine aynı döneme ait kaya sunakları mevcut. Şimdi bu bahsettiğim tarihi alanlar bir çok kişinin dikkatini çekmeyebilir ama dünyada büyük bir kitlenin dikkatini çekiyor ve kültür gezilerinde en üst seviyede yerini koruyor. Hatta son dönemde mistik yabancı dizilerine konu olan yerler aslında bizim bulunduğumuz coğrafyayı da kapsıyor. Ama bu Trak döneminden kalma dolmenler ve kaya sunakları malesef ki hem korunmuyor hem de gereken ilgiyi yetkiller göstermiyor.
Bu yukarıda bahsettiğim tahrip olmuş dolmenlerin bir kısmı bile başka ülkelerde olacak olsa cam faunuslarda korurlar ve turizme kazandırırlar. O yüzden bu alanların ilgili çalışmaları insanlık tarihine ışık tutuyor. Üniversitemizin ilgili bölümleri buralarda hem kazı yapabilir hem de eğitimine devam edebilir. Aynı zamanda turizme büyük katkı sunar. Hem de ne katkı... Dünyada belki de geçmiş tarihi olmayan nadir yerlerden biri Amerika'dır. Bir arkadaşım anlatmıştı ' bizleri kilometrelerce giderek tarihi alan diye götürdükleri yer sadece basit bir kaya parçası olduğunu görünce hayal kırıklığına uğramıştım' demişti. Biz de yine bir çok medeniyetin kalıntıları üzerine kurulmuş bir kentin değerini bilmiyor ve gereken önemi vermiyoruz.
Önem versek ne olurdu? Dünyanın en zengin ve kültürlü ziyaretçileirni ağırlardık. Bizim bugün övündüğümüz turist sayıları bizlere o zaman çok komik rakamlar olarak kalırdı. Hem kentimizin tarihi dokusu gelecek nesillere kalırken hem de sadece Osmanlı'nın değil bir çok medeniyetin mirasına konardık. Onların nimetlerinden fazlasıyla faydalanırdık. Geçtiğimiz gün TÜ Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Engin Beksaç ile Kaleiçi surlarını haber yaptık. Onun da dert yandığı durum aynıydı malesef. Umarım ileri de bu eserler kaybolup gitmeden sahip çıkarlar ve bölgenin değeri daha da artar diyorum. Kalın sağlıcakla...