Haber: Gülşah AK
1 Ağustos tarihinde başlayan “toplu sözleşme” görüşmelerinde Kamu İşveren Heyeti, 2020–2021 yıllarını kapsayan döneme ilişkin teklifini açıkladı. Fakat Kamu İşveren Heyeti tarafından sunulan teklif üzerine tüm sendikalar harekete geçti. Toy, sunulan teklifle ilgili, “ciddiyetten yoksun, 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi ile açıkça dalga geçilen, bir tekliftir” şeklinde konuştu.
Sunulan teklifte birçok kamu emekçisinin temel taleplerinin görmezden gelindiğini söyleyen Toy, “Söz konusu teklifte sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, gelir vergisi ve ek gösterge adaletsizliğine son verilmesi bir yıl önceki seçimlerde verilen 3 bin 600 ek gösterge sözünün gereğinin yerine getirilmesi, maaşların insanca yaşamaya yetecek bir seviyeye çekilmesi birçok sorun görmezden gelindi” dedi.
Kamu İşveren Heyeti başkanı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından açıklanan teklife göre; Kamu emekçilerinin ve kamu emekçisi emeklilerinin maaşlarında 2020 yılı için altışar aylık dilimler halinde yüzde 3,5 + yüzde 3 2021 yılı için ise yüzde 3 + yüzde 2,5 artış önerildi.
Bunun üzerine Toy “Bakan Selçuk teklifi sunarken büyük bir lütufmuş gibi, altışar aylık dönemlerde enflasyon farkının oluşması durumunda söz konusu farkın maaşlara yansıtılacağını ifade etmiştir. Hükümet temsilcileri TÜİK tarafından açıklanan rakamlara elbette inanabilir. Ancak sokaktaki vatandaşın bu rakamlara inanmadığı tüm kamuoyunun malumudur. Çünkü vatandaş TÜİK verilerini değil mutfakta, çarşıda, pazarda yaşadığı gerçek enflasyonu temel almaktadır. Bu gerçek enflasyon ile TÜİK’in açıkladığı rakamlar arasındaki uçurumu, satın alma gücünün her gün düştüğünü, gelirinin eridiğini görmektedir. Dolayısıyla iktidarın ‘işçiyi, memuru enflasyona ezdirmedik’ sözlerinin hiçbir karşılığı yoktur. Çünkü işçiyi, memuru, dar gelirli, asgari ücretli, emekliyi TÜİK vasıtası ile açıklanan enflasyon değil, hayatın gerçek enflasyonu ezmeye devam etmektedir” diye konuştu.
Öte yandan bugün masaya getirilen teklifte bir süre önce apar topar imzalanan kamu işçileri toplu sözleşmesinin referans alındığını söyleyen Toy, “Hükümet açıkça ‘kamu işçisi 2020 yılı için yüzde 3+ yüzde 3 artışa, temel haklarında hiçbir iyileştirme yapılmamamsına razı oldu. Siz de razı olmak zorundasınız’ demektedir. Böylece yıllardır oynanan, işçi ve kamu emekçisini karşı karşıya getirme oyunu sürdürülmek istenmektedir. Açlık sınırının 2 bin 100, yoksulluk sınırının 6 bin 800 TL’yi aştığı, emekçi kesimlerin yaşadığı gerçek enflasyonun yüzde 30’ları bulduğu koşullarda toplam 5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine, aileleri ile birlikte 20 milyonluk devasa bir kitleye sefalet, yoksulluk, güvencesizlik teklif etmektedir. Sadece maaş artışları konusunda değil, kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı temel sorunlarda da hiçbir çözüm sunmayan teklif “toplu sözleşme” olarak yutturmak istemektedir. Kısacası teklif ortadadır. Hiç kimsenin 3 milyon kamu emekçisinin, 2 milyon kamu emekçisi emeklisinin temel hiçbir sorununu çözmeyen, aksine hepimizle dalga geçilen bu teklifi kabul etmeye, müzakereye değer görmeye yetkisi yoktur” dedi.
“KADROLU PERSONEL ALIMI DURMA NOKTASINA GELDİ”
Kamuda kadrolu personel alımı durma noktasına geldiğini belirten Toy, “Buna karşın sözleşmeli istihdamda olağanüstü bir artış yaşanmaktadır. Sözleşmeli istihdamın kapsamının genişletilerek Eğitim ve sağlık gibi asli ve sürekli hizmetlerin bu kapsama alınması yaşanan sorunu daha da derinleştirmiştir. Diğer taraftan bugün kamu görevine alınmada, görevde yükselmede KPPS ve yazılı sınavlar işlevsiz hale getirilmiştir. Adayların bilgisini, yeteneğini, mesleki yeterliliğini ölçmeye hizmet etmesi gereken sözlü sınav veya mülakatlar siyasal görüş, mezhep hatta doğum yeri gibi faktörlerin temel alındığı, siyasal iktidar ile farklı çizgide olan veya torpili olmayan adayların KPSS puanı, yazılı puanı ne kadar yüksek olursa olsun elenmesinin aracına dönüştürülmüştür. Böylece torpilin, kayırmanın, siyasal kadrolaşmanın kapısı sonuna kadar açılmış, kariyer ve liyakat ilkeleri tamamen ortadan kaldırılmıştır. KPSS’yi, sözlü sınavları ya da mülakatları aşan adaylar amacından sapan, sadece adayı değil, yakınlarının da kapsayan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması ile üçüncü bir elemeye tabi tutulmaktadır” şeklinde konuştu.
1 Ağustos tarihinde başlayan “toplu sözleşme” görüşmelerinde Kamu İşveren Heyeti, 2020–2021 yıllarını kapsayan döneme ilişkin teklifini açıkladı. Fakat Kamu İşveren Heyeti tarafından sunulan teklif üzerine tüm sendikalar harekete geçti. Toy, sunulan teklifle ilgili, “ciddiyetten yoksun, 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi ile açıkça dalga geçilen, bir tekliftir” şeklinde konuştu.
Sunulan teklifte birçok kamu emekçisinin temel taleplerinin görmezden gelindiğini söyleyen Toy, “Söz konusu teklifte sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, gelir vergisi ve ek gösterge adaletsizliğine son verilmesi bir yıl önceki seçimlerde verilen 3 bin 600 ek gösterge sözünün gereğinin yerine getirilmesi, maaşların insanca yaşamaya yetecek bir seviyeye çekilmesi birçok sorun görmezden gelindi” dedi.
Kamu İşveren Heyeti başkanı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından açıklanan teklife göre; Kamu emekçilerinin ve kamu emekçisi emeklilerinin maaşlarında 2020 yılı için altışar aylık dilimler halinde yüzde 3,5 + yüzde 3 2021 yılı için ise yüzde 3 + yüzde 2,5 artış önerildi.
Bunun üzerine Toy “Bakan Selçuk teklifi sunarken büyük bir lütufmuş gibi, altışar aylık dönemlerde enflasyon farkının oluşması durumunda söz konusu farkın maaşlara yansıtılacağını ifade etmiştir. Hükümet temsilcileri TÜİK tarafından açıklanan rakamlara elbette inanabilir. Ancak sokaktaki vatandaşın bu rakamlara inanmadığı tüm kamuoyunun malumudur. Çünkü vatandaş TÜİK verilerini değil mutfakta, çarşıda, pazarda yaşadığı gerçek enflasyonu temel almaktadır. Bu gerçek enflasyon ile TÜİK’in açıkladığı rakamlar arasındaki uçurumu, satın alma gücünün her gün düştüğünü, gelirinin eridiğini görmektedir. Dolayısıyla iktidarın ‘işçiyi, memuru enflasyona ezdirmedik’ sözlerinin hiçbir karşılığı yoktur. Çünkü işçiyi, memuru, dar gelirli, asgari ücretli, emekliyi TÜİK vasıtası ile açıklanan enflasyon değil, hayatın gerçek enflasyonu ezmeye devam etmektedir” diye konuştu.
Öte yandan bugün masaya getirilen teklifte bir süre önce apar topar imzalanan kamu işçileri toplu sözleşmesinin referans alındığını söyleyen Toy, “Hükümet açıkça ‘kamu işçisi 2020 yılı için yüzde 3+ yüzde 3 artışa, temel haklarında hiçbir iyileştirme yapılmamamsına razı oldu. Siz de razı olmak zorundasınız’ demektedir. Böylece yıllardır oynanan, işçi ve kamu emekçisini karşı karşıya getirme oyunu sürdürülmek istenmektedir. Açlık sınırının 2 bin 100, yoksulluk sınırının 6 bin 800 TL’yi aştığı, emekçi kesimlerin yaşadığı gerçek enflasyonun yüzde 30’ları bulduğu koşullarda toplam 5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine, aileleri ile birlikte 20 milyonluk devasa bir kitleye sefalet, yoksulluk, güvencesizlik teklif etmektedir. Sadece maaş artışları konusunda değil, kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı temel sorunlarda da hiçbir çözüm sunmayan teklif “toplu sözleşme” olarak yutturmak istemektedir. Kısacası teklif ortadadır. Hiç kimsenin 3 milyon kamu emekçisinin, 2 milyon kamu emekçisi emeklisinin temel hiçbir sorununu çözmeyen, aksine hepimizle dalga geçilen bu teklifi kabul etmeye, müzakereye değer görmeye yetkisi yoktur” dedi.
“KADROLU PERSONEL ALIMI DURMA NOKTASINA GELDİ”
Kamuda kadrolu personel alımı durma noktasına geldiğini belirten Toy, “Buna karşın sözleşmeli istihdamda olağanüstü bir artış yaşanmaktadır. Sözleşmeli istihdamın kapsamının genişletilerek Eğitim ve sağlık gibi asli ve sürekli hizmetlerin bu kapsama alınması yaşanan sorunu daha da derinleştirmiştir. Diğer taraftan bugün kamu görevine alınmada, görevde yükselmede KPPS ve yazılı sınavlar işlevsiz hale getirilmiştir. Adayların bilgisini, yeteneğini, mesleki yeterliliğini ölçmeye hizmet etmesi gereken sözlü sınav veya mülakatlar siyasal görüş, mezhep hatta doğum yeri gibi faktörlerin temel alındığı, siyasal iktidar ile farklı çizgide olan veya torpili olmayan adayların KPSS puanı, yazılı puanı ne kadar yüksek olursa olsun elenmesinin aracına dönüştürülmüştür. Böylece torpilin, kayırmanın, siyasal kadrolaşmanın kapısı sonuna kadar açılmış, kariyer ve liyakat ilkeleri tamamen ortadan kaldırılmıştır. KPSS’yi, sözlü sınavları ya da mülakatları aşan adaylar amacından sapan, sadece adayı değil, yakınlarının da kapsayan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması ile üçüncü bir elemeye tabi tutulmaktadır” şeklinde konuştu.