Can havliyle kaçarken insan bazen farkına varamadığı şeylerin de farkına varıyor. Her şey gözünün önünden geçiyor bazen, kimi zaman da böyle daha önce farkında olmadığı yerleri keşfedebiliyor. İyi de burası gerçekten neresi, kayboldum mu acaba, boyut mu değiştirdim kaçarken. Neler olduğunun da farkında değildim aslında, ben niye kaçtım, olaylarla hiçbir ilgim yoktu halbuki. Herkes bir yerlere kaçışıyordu ben de koşarken buldum kendimi. Hafızamı kaybetmiş gibiydim, çıkmaz bir sokaktı sanırım burası. Acaba arafta mıydım?
Dışarıdan çok yıkıntı bir ev vardı tam karşımda, camı çerçevesi inmiş, kapısı menteşelerinden kurtulmuş, ama özgürlüğüne tam kavuşamamış, işkencecilerin elinde, ellerinden kelepçelenmiş ama işkenceden hali kalmamış bir tutsak gibi duruyordu, ha yıkıldı ha yıkılacak, ama direniyordu yere düşmemek için, bilinci yerinde olmayan bir ser verip sır vermeyen yiğit gibi. Kafamda bu düşünceler dolanırken, ayaklarımın beynimden habersiz hareket ettiklerini fark ettim, eve doğru ilerliyordum. Sanki bir şey beni o eve doğru çekiyordu, gel diyordu da o sese doğru gidiyordum, korkuyla karışık bir merak, merakla beraber bir tedirginlik sarmıştı tüm vücudumu. Neredeydim, neden buradaydım, kimden ve ne için kaçıyordum. Bir türlü hatırlayamıyordum. O kargaşanın içinden kurtuluşun kaçmak olduğuna kanaat getirmiş olacağımdandır ki kaçmıştım, iyi de şimdi bu eve girmek fikri ne kadar doğruydu. İçeride beni çeken ne olabilirdi ki? En iyi ihtimal evsiz yurtsuz sokak çocukları vardı içeride, bir ateş yakmışlardı etrafında toplanmışlardı, kimi tiner çekiyordu kimi şarap içiyordu, kimi cigaralık yapmış onunla dumanlıyordu kafasını. Bundan başka hangi manzara bekliyor olabilirdi ki beni. Bir an duraksadım, başımı geriye çevirdim kimse gelmiyordu. İzimi kaybettirdim herhalde diye düşündüm, gerçi beni ben olduğum için kovaladıklarını da hiç zannetmiyorum. Sadece o kargaşayı dağıtmak için bir kovalamaca vardı orada ve rastgele herkese dur ihtarı yapılıyordu olan biten buydu. Benim o olaylarla bir alakam yoktu ki. Duraksadığım yerde başımı yine eve doğru çevirdim, menteşelerden kendisini bir türlü kurtaramayan kapı hafif esen rüzgarın da etkisiyle gıcırdıyordu ve bu gıcırdayış bu yıkılmaya yüzünü dönmüş terk edilmiş evi daha gizemli ve korkunç hale getiriyordu. Yine ayaklarımın beynime hükmettiğini hissettim. Aklımda başka düşünceler varken, ayaklarım inatla beni bu evin içine sokmaya çalışmasını bir türlü anlayamıyordum. Ağır adımlarla evin önündeki ve evin en sağlam yeri olarak görünen merdivenlere kadar geldim, ilk basamaktan çıkmak üzere sağ ayağımı kaldırdım ve yine tam bu esnada başımı geriye doğru çevirdim, hiçbir şey yoktu ve ortalık kararmaya başlamıştı iyiden iyiye. Ne işim vardı benim burada, belamı mı arıyordum ne yapıyordum. Dertsiz başımı derde sokacağım düşüncesi bir ara aklımı karıştırdı. Başımı çevirdim ve merdivenleri teker teker adımladığımı fark ettim yine.
(Devam edecek..)
Dışarıdan çok yıkıntı bir ev vardı tam karşımda, camı çerçevesi inmiş, kapısı menteşelerinden kurtulmuş, ama özgürlüğüne tam kavuşamamış, işkencecilerin elinde, ellerinden kelepçelenmiş ama işkenceden hali kalmamış bir tutsak gibi duruyordu, ha yıkıldı ha yıkılacak, ama direniyordu yere düşmemek için, bilinci yerinde olmayan bir ser verip sır vermeyen yiğit gibi. Kafamda bu düşünceler dolanırken, ayaklarımın beynimden habersiz hareket ettiklerini fark ettim, eve doğru ilerliyordum. Sanki bir şey beni o eve doğru çekiyordu, gel diyordu da o sese doğru gidiyordum, korkuyla karışık bir merak, merakla beraber bir tedirginlik sarmıştı tüm vücudumu. Neredeydim, neden buradaydım, kimden ve ne için kaçıyordum. Bir türlü hatırlayamıyordum. O kargaşanın içinden kurtuluşun kaçmak olduğuna kanaat getirmiş olacağımdandır ki kaçmıştım, iyi de şimdi bu eve girmek fikri ne kadar doğruydu. İçeride beni çeken ne olabilirdi ki? En iyi ihtimal evsiz yurtsuz sokak çocukları vardı içeride, bir ateş yakmışlardı etrafında toplanmışlardı, kimi tiner çekiyordu kimi şarap içiyordu, kimi cigaralık yapmış onunla dumanlıyordu kafasını. Bundan başka hangi manzara bekliyor olabilirdi ki beni. Bir an duraksadım, başımı geriye çevirdim kimse gelmiyordu. İzimi kaybettirdim herhalde diye düşündüm, gerçi beni ben olduğum için kovaladıklarını da hiç zannetmiyorum. Sadece o kargaşayı dağıtmak için bir kovalamaca vardı orada ve rastgele herkese dur ihtarı yapılıyordu olan biten buydu. Benim o olaylarla bir alakam yoktu ki. Duraksadığım yerde başımı yine eve doğru çevirdim, menteşelerden kendisini bir türlü kurtaramayan kapı hafif esen rüzgarın da etkisiyle gıcırdıyordu ve bu gıcırdayış bu yıkılmaya yüzünü dönmüş terk edilmiş evi daha gizemli ve korkunç hale getiriyordu. Yine ayaklarımın beynime hükmettiğini hissettim. Aklımda başka düşünceler varken, ayaklarım inatla beni bu evin içine sokmaya çalışmasını bir türlü anlayamıyordum. Ağır adımlarla evin önündeki ve evin en sağlam yeri olarak görünen merdivenlere kadar geldim, ilk basamaktan çıkmak üzere sağ ayağımı kaldırdım ve yine tam bu esnada başımı geriye doğru çevirdim, hiçbir şey yoktu ve ortalık kararmaya başlamıştı iyiden iyiye. Ne işim vardı benim burada, belamı mı arıyordum ne yapıyordum. Dertsiz başımı derde sokacağım düşüncesi bir ara aklımı karıştırdı. Başımı çevirdim ve merdivenleri teker teker adımladığımı fark ettim yine.
(Devam edecek..)