Edirne Ozan Ağacı Dergisi ve Edirne Kent Kültürü ve Bilincini Geliştirme Merkezi Derneği tarafından Edebiyat Söyleşileri ‘nin bu haftaki konuğu yazar Enver Şengül oldu.
Edirne Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Küçük Salon’da gerçekleştirilen söyleşide açılış konuşmasını yapan Edirne Kent Kültürü ve Bilincini Geliştirme Merkezi Derneği Başkanı Ender Bilar, “Enver Şengül’ü sadece objektifiyle değil yazım sanatıyla da kendisini Edirne’ye vakfetmiş değerli bir dostumuzdur. Öncelikli olarak bu programa konuşmacı olarak gelmeyi kabul ettiği için teşekkür ediyorum” dedi.
AKM’de yapılan söyleşide Şengül, romanları yazarken yaşadıklarını katılımcılara anlattı. Şengül, son 8 yılda 3 tane roman yazdığını söyledi.
Edirne’ye gelmeden önce ve geldikten sonra da yerel gazetelerde köşe yazarlığı yaptığını belirten Enver Şengül, romanlarının dışında Fotoğrafçılıkla ilgili kitapları olduğunu söyledi. Trakya Üniversitesi’nin Merkez Kütüphanesi’nde yöneticilerinden biri olduğunu dile getiren Şengül, “bu kütüphane bünyesinde çok zengin bir Edirne kitaplığı kurduk. Ben o kitaplığı Sağlık Müzesinde yöneticilik yaparken başlatmıştım. Orada müze içinde de böyle bir kitaplık düşünmüştüm. Ama oradan merkez kütüphaneye gelince burasının daha doğru olacağını düşündüm. Bu işin çalışmalarını başlayarak bu kitaplığı kurduk. Şu an binin üzerinde Edirne’yi anlatan kitap camekanlı dolaplarda araştırmacıların hizmetinde” diye konuştu.
ŞENGÜL, YAZARLIĞA BAŞLAMA HİKAYESİNİ ANLATTI
Roman yazmanın zorluklarına değinen Yazar Enver Şengül, “Yazarlık Hikayesine nasıl başladım diyecek olursak, Şair ve yazar Ahmet Ümit ile yazarlık hikayeme başladım. O Sultanı Öldürmek romanını yazıyordu ve ortak bir dostumuzun vasıtasıyla Edirne’ye geldi. Beni buldu ve birlikte bir gün geçirdik. Ben kendisine roman yazmak istediğimi söyledim ve kendisinden bir öneri aldım. Kendisi benim yazdığım metinleri istedi ve beni yönlendirdi. Çok ilginç bir olay daha oldu. Birlikte vakit geçirdiğimiz esnada yanımızda bir yayın evinin sahibi de bana destek oldu ve sen kitabını yazdığında yayımlayacağım dedi. Bir romanı yazsak bile birçok kişi yayımlayamıyor çünkü ülkemizde kitap baskı masrafları çok fazla. Yayın evleri de satış garantisi olmayan kitapları basmaya girişmiyor. Daha sonra da oturduğumuz mekânın sahibi aynı zamanda arkadaşım kitabın basıldığı zaman bin adet kitap alacağını söyledi ve ben de hemen ertesi günü roman yazmaya başladım. Bir roman yazmak çok zor. Diğer kitapları yazmaya benzemiyor. Hayal etmek ayrı bir şey, kurgulamak ayrı bir şey, dili ayrı bir şey. İlk yazdığım yazıları Ahmet Ümit’e gönderdiğimde yazdığım romanların dilini beğenmeyerek bana geri yolladı. Ondan sonra dile yoğunlaştım. Roman dili ayrı bir şey. Bir süre içerisinde romanımı tamamladım ve Ahmet Ümit benim kitabımın arka kapağımı kendisi yazdı. Kitabın tanıtılmasında da önemli bir rol oynadı. Ahmet Ümit gibi bir yazar benim ilk kitabımın arka kapağını yazdı” şeklinde konuştu.
“İLK KİTABIMI YAZARKEN AHMET KUTSİ TECER’İN BİR ŞİİRİNDEN ESİNLENDİM”
Kitapları hakkında bilgi veren Şengül, “İlk kitabımı yazarken Ahmet Kutsi Tecer’in bir şiirine rastladım. Şiirin ismi ‘Ağaç ve Sarmaşık’ Ahmet Kutsi Tecer darüşşifada birbirine aşık 2 gencin hikayesini ele almış. Hastanede birbirine kara sevdalı gencin çok dramatik iç dünyasını anlatan bir şiir yazmış. Ben de bu şiiri ilk okuduğumda bir roman veya sinemada yer alması gerektiğini istemiştim ve romanımın ana temasını bu şiirin üzerine kurdum. Bir darüşşifa var bir akıl hastanesi var. Romanın yazıldığı tarihlerde orası akıl hastanesi değil, genel hastaların da kabul edildiği bir hastane. Ama ağırlık olarak akıl hastalarının olduğu bir hastane. Ve o dönem de de kara sevda çok önemli bir hastalık olarak kabul ediliyor. Kara sevdanın derinliğine düşenler darüşşifaya getirilerek tedavi edilirdi. İşte bu 2 gencin kara sevdasını yazdım ben bu romanda. Ben romanlarımı yazarken aynı zamanda Edirne’nin o dönemki tarihi anlatmak istedim. İlk romanım Darüşşifa Delilik Mevsimi Edirne’nin en parlak dönemi diğer romanım Kuşatma ise tam tersi en dramatik günlerini anlatıyor” dedi. (Haber: Hasan BOYACIOĞLU)