Özcan, o günleri şu sözlerle anlattı: “10-14 Temmuz tarihlerinde Türk Ordusu, Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden 10-24 Temmuz 1921 sonra, kesin sonuçlu bir meydan savaşı için tüm birliklerini başarılı bir geri çekilme planıyla Sakarya’nın doğusuna çekerek 100 km. genişliğindeki bir cephe hattında toplamıştır. Yunanlılar, Sakarya’nın doğusuna çekilen Türk ordusuna son darbeyi indirmek amacıyla hazırlıklarını tamamlayıp harekete geçti. Mustafa Kemal Paşa, 5 Ağustos 1921’de TBMM Hükümeti tarafından kabul edilen 144 sayılı kanunla ve geniş yetkilerle üç ay süre ile Türk Ordusunun sorumluluğunu üstüne alarak Başkomutanlık görevine getirilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, bu yetkilere dayanarak 7-8 Ağustos 1921’de “Tekâlif-i Milliye Emirleri”ni yayınlayarak orduyu personel, silah ve araç-gereç bakımından güçlendirmeye çalışmıştır. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’dır ve Başkomutanlık karargahı Ankara’dadır. Batı Cephesi Komutanlığı, Yunan taarruzuna karşı, kuvvetlerini Sakarya Nehri doğusunda yedi grup (kolordu) halinde konuşlandırmıştır. Batı Cephesi komutanı Tümgeneral İsmet (İnönü)’dür. Yunan kuvvetleri ise 16 tümenden oluşan beş kolordu ve bir süvari tugayından kurulmuştur. 13 Ağustos’ta ileri harekata geçen Yunan Ordusu Sakarya mevziinin güney kanadına yönelmiş olarak ve kuşatıcı bir tertiple taarruza geçmiştir. Yaklaşık olarak 100 km.lik bir cephede başlayan bu kanlı boğuşma, tarihin önemli meydan muharebelerindendir. Düşmanın üstün kuvvet ve silahlarla yaptığı taarruzlarda Sakarya mevziinde yer yer çekilmeler olmuştur. Muharebeler o kadar kanlı oluyordu ki bazı alaylar mevcutlarının büyük kısmını ve subaylarını kaybediyordu. İşte bu sıralarda Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Batı Cephesi birliklerine şu meşhur emrini yayınladı: ‘Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz.’ Gerçekten de geri çekilmek zorunda kalan bir birlik, ilk tutunabildiği yerde duruyor, yeniden boğuşuyor ve mevzii savunmak çabası içinde son nefesini veriyordu. Açılan her gediği kapatmak için 70 km.yi bulan zorlu yürüyüşlerle, birlik kaydırmaları yapılıyor, her gelen birlik ertesi sabah çelikten bir kale halinde düşman karşısına çıkıyor, vuruşuyor, şehit oluyor, fakat vatan savunuluyordu. Düşman, Türk kuvvetlerini 23-30 Ağustos günleri arasında bütün zorlamalarına rağmen kuşatıp imha edemeyince kuvvetlerinin büyük kısmıyla Türk cephesini merkezden Haymana istikametinde yarmak istemiştir. 6 Eylül’e kadar da bunun için uğraşmış fakat etten bir Türk duvarına çarpmıştır. Bundan sonra bulunduğu hatlarda savunarak kalmaya karar vermiş ancak, 10 Eylül’de başlatılan genel karşı taarruzla buna da engel olunmuştur. Yunan kuvvetleri için yapılacak tek şey kalmıştır. Kaçmak, Onlar da öyle yapmıştır. 13 Eylül’e kadar Sakarya nehrinin doğusunda tek Yunan askeri kalmamıştır. 22 gün geceli gündüzlü süren Sakarya Meydan Muharebesi Türk’ün zaferi ile sonuçlanmıştır.”
Özcan, “Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi Yönetim Kurulu olarak, Türk Milleti için bir ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi Zaferinin 98. yılında büyük önder Atatürk ile bütün şehit ve gazilerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Işıklar içinde uyusunlar” dedi. (Haber Merkezi)
Özcan, “Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi Yönetim Kurulu olarak, Türk Milleti için bir ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi Zaferinin 98. yılında büyük önder Atatürk ile bütün şehit ve gazilerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Işıklar içinde uyusunlar” dedi. (Haber Merkezi)