Haber: Birol ÇAKAN
Panelde konuşan Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Ayten Eren, “Kentimizi kime sorsak seviyor ama bizimkisi ya benimsin ya da kara toprağın dercesine öldüresiye bir aşka benzemiyor mu? Oysa sevgi korumayı ve gözümüz gibi sakınmayı gerektirmiyor mu? İnsan hiç kendi gözünü oyar mı? Biz Sarayiçi’nde bulunan Tavuk ormanına çok kötülük yapmışız” dedi.
Edirne Barosu Konferans Salonu'nda gerçekleşen etkinlikle Sarayiçi Mevkii'nde yer alan ve Osmanlı döneminde ağaçlandırılan alanın doğal özellikleri tarihi ele alındı. Trakya Üniversitesi ile Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği tarafından, Kültürel ve Doğal Değerimiz Tavuk Ormanı konulu panele Arkeolog Prof. Dr. Ahmet Yaraş, Sanat Tarihçisi Öğretim Görevlisi Dr. Yavuz Güner, Botanikçi Öğretim Görevlisi Dr. Necmettin Güler ve Ornitolog Öğretim Görevlisi Dr. Mustafa Kaya panelist olarak katıldı. Panel Edirne Barosu Konferans salonunda gerçekleşti. Panele Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Yaver Tetik, Edirne Baro Başkanı Av. Alper Pınar ve davetliler de katıldı.
Kültürel ve Doğal değerimiz Tavuk Ormanı konulu panelde açılış konuşması yapan Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Ayten Eren,”dünyamızda her geçen gün çevre sorunlarının bir yenisi daha ekleniyor. Özellikle plastik ve küresel ısınma gibi insan kaynaklı problemler bütün doğal yaşamı tehdit ediyor. Bizler bu çevre sorunlarını bir günde konuşup sonuç alamayacağımızı biliyoruz. En yakınımızda olan bir soruna anında müdahale etmezsek yarın çok geç olabilir.”dedi
Aramızda Edirne’ye sevmeyen var mı diyerek devam eden Eren,” üç güzel nehrimiz var, kıyıları çöp içinde, muhteşem mimari eserlerimiz var, bir tanesi de Selimiye camimizin çevresi yıllardır çevre düzeni tamamlanamadı. Kent Ormanı ve Tavuk Ormanımız gibi yeşil alanlarımız var.Bu ormanlarımız hatalı yaklaşımlar nedeniyle günden güne değer kaybediyor.Kentimizi kime sorsak seviyor ama bizimkisi ya benimsin yada kara toprağın dercesine öldüresiye bir aşka benzemiyor mu? Oysa sevgi korumayı ve gözümüz gibi sakınmayı gerektirmiyor mu? İnsan hiç kendi gözünü oyar mı? Edirne’ye Osmanlının başkentlik yaptığı dönemlerde tavuk ormanına farklı coğrafyadan ilaç yapımı için ecza bitkileri yetiştirilmiş, türlü türlü hayvanlara ev sahipliği yapmış yıllardır bu yerler. Peki, biz ne yapmışız bunca değeri barındıran tavuk ormanı için tarihi güreşlerin yapıldığı Kırkpınar alanına dönüştürmüşüz, sizce bu alanda güreşlerin yapılması doğrumudur. Hiç çayır çimen kalmamış mı ki Kırkpınarı uzaktan yakından alakası olmayan yeri güreş alanına çevirmişiz yıllardır. Her yıl Kırkpınar şenliklerinde 10 binlerce insanı bu alana sokarak, bu değerli bölgenin kıymetini bilmeden, kebap dumanları içinde doğasını yağmalamasını sürdürmüşüz. Bu alanları o kadar sevmememmişiz o kadar değerini bilmemişiz ki piknik ateşlerini kırdığımız ağaçların dallarıyla tutuşturmuşuz. Davul zurna gürültüsünü kendimize eğlence edinmişiz. Bu alanı yaşanmaz hale getirmişiz, birileri bu hatalı kararı vermiş sonrasında ise karar vericiler, o alana beton yığınından bir stadyum yapmış, bunu içlerine nasıl sığdırdılar bilmiyoruz şeklinde konuştu.
Trakya Üniversitesi Fen Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Necmettin Güler, Tavuk Ormanı'nın Tunca Nehri'nin kolları arasında yer alan bir ada da yer aldığını ve su basar alan olma özelliğini taşıdığını söyledi.
Taşkınların alüvyon toprakları taşıması sebebiyle alanın verimli olmasını sağladığını belirten Güler, "Su basar olarak tanımladığımız bu alan özel bir toprak yapısına sahip. Alanın yüksek olmaması ve taban suyunun çok yüksek olması bölgede kendine özgü bir floranın gelişmesini sağlamış." dedi.
Ormanda Edirne Sümbülü ve Göl Soğanı gibi endemik türlerin olduğunu anlatan Güler, ormanda onlarca farklı tür ağacın yanı sıra 149 bitki türünün yer aldığını ifade etti.
Floristik açıdan ormanın zengin olduğunu vurgulayan Güler, şöyle devam etti: "Tavuk Ormanı 50 hektarlık bir alan. Başta Edirne Sümbülü olmak üzere 7-8 tane endemik türe ev sahipliği yapıyor. Edirne Sümbülü çok önemli bir tür. Ormanda büyük bir popülasyona sahip. 2017 yılında yapılan sayımda 250 çiçekli birey görülmüştü. Edirne Sümbülü'nün orman alanına girdiği tek yer Tavuk Ormanı. Görüldüğü yerler genel olarak hep açık alanlarda alüvyol arazilerde yer alıyor."
Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi, Yavuz Güner de alanın hem doğal hem tarihi bir yapıya sahip olduğunu belirterek, "2015 yılında Tavuk Ormanı dışında kalmakla birlikte bölgeyi ören yeri tanımına almayı başardık. Ama gelecekte belki de bu toplantıların da katkısıyla ilgili alanın da sadece doğal sit kapsamında tanımlanmasının ötesine geçip belki bir tarihi sit ama hedefimiz arkeolojik sit olarak kabul edilmesidir. Eğer bunu başarabilirsek, burada sözü edilen bütün problemlerden kurtulmak üzere çok kuvvetli bir hukuksal zemine taşımış olacağız alanı." dedi.
Panelde Trakya Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Ahmet Yaraş ve Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Kaya da ormanla ilgili sunum yaptı.
Panelde konuşan Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Ayten Eren, “Kentimizi kime sorsak seviyor ama bizimkisi ya benimsin ya da kara toprağın dercesine öldüresiye bir aşka benzemiyor mu? Oysa sevgi korumayı ve gözümüz gibi sakınmayı gerektirmiyor mu? İnsan hiç kendi gözünü oyar mı? Biz Sarayiçi’nde bulunan Tavuk ormanına çok kötülük yapmışız” dedi.
Edirne Barosu Konferans Salonu'nda gerçekleşen etkinlikle Sarayiçi Mevkii'nde yer alan ve Osmanlı döneminde ağaçlandırılan alanın doğal özellikleri tarihi ele alındı. Trakya Üniversitesi ile Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği tarafından, Kültürel ve Doğal Değerimiz Tavuk Ormanı konulu panele Arkeolog Prof. Dr. Ahmet Yaraş, Sanat Tarihçisi Öğretim Görevlisi Dr. Yavuz Güner, Botanikçi Öğretim Görevlisi Dr. Necmettin Güler ve Ornitolog Öğretim Görevlisi Dr. Mustafa Kaya panelist olarak katıldı. Panel Edirne Barosu Konferans salonunda gerçekleşti. Panele Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Yaver Tetik, Edirne Baro Başkanı Av. Alper Pınar ve davetliler de katıldı.
Kültürel ve Doğal değerimiz Tavuk Ormanı konulu panelde açılış konuşması yapan Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Ayten Eren,”dünyamızda her geçen gün çevre sorunlarının bir yenisi daha ekleniyor. Özellikle plastik ve küresel ısınma gibi insan kaynaklı problemler bütün doğal yaşamı tehdit ediyor. Bizler bu çevre sorunlarını bir günde konuşup sonuç alamayacağımızı biliyoruz. En yakınımızda olan bir soruna anında müdahale etmezsek yarın çok geç olabilir.”dedi
Aramızda Edirne’ye sevmeyen var mı diyerek devam eden Eren,” üç güzel nehrimiz var, kıyıları çöp içinde, muhteşem mimari eserlerimiz var, bir tanesi de Selimiye camimizin çevresi yıllardır çevre düzeni tamamlanamadı. Kent Ormanı ve Tavuk Ormanımız gibi yeşil alanlarımız var.Bu ormanlarımız hatalı yaklaşımlar nedeniyle günden güne değer kaybediyor.Kentimizi kime sorsak seviyor ama bizimkisi ya benimsin yada kara toprağın dercesine öldüresiye bir aşka benzemiyor mu? Oysa sevgi korumayı ve gözümüz gibi sakınmayı gerektirmiyor mu? İnsan hiç kendi gözünü oyar mı? Edirne’ye Osmanlının başkentlik yaptığı dönemlerde tavuk ormanına farklı coğrafyadan ilaç yapımı için ecza bitkileri yetiştirilmiş, türlü türlü hayvanlara ev sahipliği yapmış yıllardır bu yerler. Peki, biz ne yapmışız bunca değeri barındıran tavuk ormanı için tarihi güreşlerin yapıldığı Kırkpınar alanına dönüştürmüşüz, sizce bu alanda güreşlerin yapılması doğrumudur. Hiç çayır çimen kalmamış mı ki Kırkpınarı uzaktan yakından alakası olmayan yeri güreş alanına çevirmişiz yıllardır. Her yıl Kırkpınar şenliklerinde 10 binlerce insanı bu alana sokarak, bu değerli bölgenin kıymetini bilmeden, kebap dumanları içinde doğasını yağmalamasını sürdürmüşüz. Bu alanları o kadar sevmememmişiz o kadar değerini bilmemişiz ki piknik ateşlerini kırdığımız ağaçların dallarıyla tutuşturmuşuz. Davul zurna gürültüsünü kendimize eğlence edinmişiz. Bu alanı yaşanmaz hale getirmişiz, birileri bu hatalı kararı vermiş sonrasında ise karar vericiler, o alana beton yığınından bir stadyum yapmış, bunu içlerine nasıl sığdırdılar bilmiyoruz şeklinde konuştu.
Trakya Üniversitesi Fen Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Necmettin Güler, Tavuk Ormanı'nın Tunca Nehri'nin kolları arasında yer alan bir ada da yer aldığını ve su basar alan olma özelliğini taşıdığını söyledi.
Taşkınların alüvyon toprakları taşıması sebebiyle alanın verimli olmasını sağladığını belirten Güler, "Su basar olarak tanımladığımız bu alan özel bir toprak yapısına sahip. Alanın yüksek olmaması ve taban suyunun çok yüksek olması bölgede kendine özgü bir floranın gelişmesini sağlamış." dedi.
Ormanda Edirne Sümbülü ve Göl Soğanı gibi endemik türlerin olduğunu anlatan Güler, ormanda onlarca farklı tür ağacın yanı sıra 149 bitki türünün yer aldığını ifade etti.
Floristik açıdan ormanın zengin olduğunu vurgulayan Güler, şöyle devam etti: "Tavuk Ormanı 50 hektarlık bir alan. Başta Edirne Sümbülü olmak üzere 7-8 tane endemik türe ev sahipliği yapıyor. Edirne Sümbülü çok önemli bir tür. Ormanda büyük bir popülasyona sahip. 2017 yılında yapılan sayımda 250 çiçekli birey görülmüştü. Edirne Sümbülü'nün orman alanına girdiği tek yer Tavuk Ormanı. Görüldüğü yerler genel olarak hep açık alanlarda alüvyol arazilerde yer alıyor."
Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi, Yavuz Güner de alanın hem doğal hem tarihi bir yapıya sahip olduğunu belirterek, "2015 yılında Tavuk Ormanı dışında kalmakla birlikte bölgeyi ören yeri tanımına almayı başardık. Ama gelecekte belki de bu toplantıların da katkısıyla ilgili alanın da sadece doğal sit kapsamında tanımlanmasının ötesine geçip belki bir tarihi sit ama hedefimiz arkeolojik sit olarak kabul edilmesidir. Eğer bunu başarabilirsek, burada sözü edilen bütün problemlerden kurtulmak üzere çok kuvvetli bir hukuksal zemine taşımış olacağız alanı." dedi.
Panelde Trakya Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Ahmet Yaraş ve Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Kaya da ormanla ilgili sunum yaptı.