Edirne, tarihi dokusunu yeniden kazanıyor. Şehirde yapılan tarihi yapılara yönelik restorasyon çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Edirne’nin tarihi kimliğini yeniden kazanabilmesi için önemli çalışmalar yürüten Edirne Valisi Yunus Sezer’in talimatı ile Kaleiçi tarihi konaklarından, tarihi hamamlara kadar pek çok yapıda yenileme çalışmaları devam ediyor.
Edirne tarihi dokusu ve eserleri ile Türkiye’nin en önemli şehirlerinden biri konumunda. Ancak uzun yıllardır tarihi yapılara gösterilmeyen özen Edirne Valisi Yunus Sezer’in göreve gelmesi ile birlikte yeniden hayat bulmaya başladı. Vali Sezer’in Edirne’nin önemli bir tarihi şehir olduğu düşüncesi ile yola çıkması ile birlikte Edirne’de pek çok yapıda restorasyon çalışmaları başladı. Gazimihal ve Yeniçeriler hamamları, Muradiye Camisi bahçesindeki Mevlevihane ve Kaleiçi semtinin tarihi konaklarında ekipler çalışmalarına titizlik ile devam ediyor. Gazi Mihal Hamamı restorasyon çalışmalarının başlangıcında basın mensuplarına açıklamada bulunan Vali Sezer, “azi Mihal Hamamı bizim Avrupa'dan gelişte ilk göze çarpan eserlerimizden. Yıkık bir şekildeydi ve buranın restorasyon çalışmalarına başladık. Amacımız Edirne'de restore edilmeyen hiçbir tarihi yapının kalmaması. Bu noktada Kültür ve Turizm Bakanlığımız, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız ve Valilik kaynaklarıyla çalışmalarımızı yürütüyoruz.” İfadelerinde bulunmuştu.
"Kentte restore edilmeyen tarihi yapı kalmayacak" diyen Sezer’in talimatları ile 1560 tescilli tarihi yapının bulunduğu kentte geçmişi geleceğe taşımak amacıyla çalışmaya devam ediyor.
EDİRNE’NİN TARİHİ
Şehir, 1363'ten 1453'e kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentlik yaparken bilinen tarihi Trak kabilelerine kadar dayanıyor. Edirne'nin bulunduğu Meriç ile Tunca nehirlerinin birleştiği yere Odrisler tarafından, Odris veya Odrisia adı verilen açık bir şehir veya pazar yeri kurulmuştu. MÖ 1400-1200 yılları arasında bölge Akaların eline geçti ve bu dönemden sonra "polis" hâline getirildi. Türklerin eline geçince adı Edirne olarak değişen ve daha sonradan Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapan şehir, 1453'te İstanbul'un başkent olmasından sonra da önemini kısmen yitirse de, padişahların gözde yerlerinden biri ve canlı bir ticari ve idari merkez olarak kaldı. 18’inci yüzyılda yangınlar ve depremle sarsılan kentin gelişimine en büyük darbeyi, bir zamanlar avantaj teşkil eden Balkanlara açılan kapı olma niteliğinin Osmanlı İmparatorluğu'nun gerilemeye başlamasıyla dezavantaja dönüşmesi vurmuştur. Yabancı işgalini ilk olarak 1828-29 yılındaki Osmanlı-Rus harbinde yaşayan şehir, 93 Harbi'nde tekrar Ruslar tarafından işgal edildi. Balkan Harbi'nde Bulgarlar tarafından işgal edilen şehir, Birinci Balkan Savaşından sonra kabul edilen barış anlaşmasıyla Bulgaristan'a geçti. Kent, patlak veren İkinci Balkan Savaşı'ndan sonra tekrar Türk topraklarına katıldı. 1’inci Dünya Savaşı'ndan Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgiyle çıkmasının ardından Edirne, Temmuz 1920'de Yunan işgaline uğradı; Türk Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanmasıyla 25 Kasım 1922'de (Edirne'nin kurtuluşu) nihai olarak Türk egemenliğine girdi. Lozan Antlaşması ile Yunanistan'dan savaş tazminatı olarak geri alınan Karaağaç'ın 15 Eylül 1923'te Türkiye'ye katılmasıyla ilin sınırı bugünkü halini aldı. Antlaşma anısına inşa edilen Lozan Anıtı ilçenin Karaağaç mahallesinde bulunuyor.(Haber: Mehmet Efecan HIDIROĞLU)