Haber – Fotoğraf: Umut IŞIK
Edirne’de üç gün boyunca devam edecek olan 23. Uluslararası Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu Trakya Üniversitesi (T.Ü) Balkan Kongre merkezinde gerçekleştirildi. Sempozyuma TÜ Rektör Yard. Ahmet Hamdi Zafer, Edirne Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak, Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Engin Beksaç, Edirne İl Sağlık Müdürü Ali Cengiz Kalkan, Prof. Dr. Rahmi Hüseyin Ünal, öğretim görevlileri ve öğrenciler katıldı.
Edirne Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak, sempozyumun açılışında yaptığı sunumda, Edirne Açık ve Kapalı Cezaevi sınırlarında Piyade Kışlası, Mahmudiye Camisi, Kışla Hamamı, Çifte Kuleli Giriş Kapısı, Valide Sultan Çeşmesi, Hacıdoğan Tabya ve Ayvalık Tabya olmak üzere korunması gereken kültür varlıkları olduğunu söyledi.
Karabacak, Türkiye'de bir ilke imza atarak, Edirne Açık Ceza İnfaz Kurumunda iş yurdu faaliyetleri kapsamında "mimari restorasyon iş kolu" kurduklarını belirtti.
Mimari restorasyon uygulamalı iş kolunda son zamanlarda artan restorasyon işleri sebebiyle ara eleman ihtiyacının hat safhada olduğunu belirten Fatih Karabacak, "Zamanın da genişliği değerlendirildiğinde hükümlülerden istifade edip onları eğitip, onlardan hem işbaşında yararlanmak hem de tahliyelerinden sonra onları ustalıkla belgelendirip, edindikleri bilgi ve tecrübeleri meslek olarak yürütmelerini hedefliyoruz" dedi.
TÜ Rektör Yardımcısı Prof. Ahmet Hamdi Zafer ise sosyal bilimlerin uzun soluklu toplantılarda güçlendiğini görmenin ve üniversite olarak bu konulara katkıda bulunmaktan onur duyduklarını belirtti.
TÜ Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Engin Beksaç da sempozyuma katılan araştırmacıların büyük bir çoğunluğunu gençlerin oluşturmasının önemli olduğunu ifade etti.
Bildiri sunanların 3'te 2'den fazlasının çok genç kişiler olduğunu belirten Beksaç, "Şuan da salona baktığım zaman sempozyumun ilk yılları gözümün önüne geliyor. İlk yıllarda daha yeni başlayan bir sempozyum vardı. Zaman hızla akıp geçti. Ve 23. sempozyumdayız. Gerçekten sizleri burada görmek bizler için büyük bir mutluluk. Bölümümüz 1991 yılında arkeoloji ve sanat tarihi olarak kuruldu. İlk aşamada 1991 yılında arkeoloji anabilim dalımız vardı. Sanat Tarihi anabilim dalımız ise 1992’de kuruldu. Ve faaliyete geçti. Daha sonra 2000 yılında bölümümüz ikiye ayrıldı. Arkeoloji ve Sanat tarihi bölümü olarak faaliyetini sürdürmek üzere yola çıktı. Fakat birkaç sene kadro eksikleri nedeni ile öğrenci alımına ara verdikten sonra tekrar yoluna devam etmeye başladı. Şuan da 3 anabilim dalıyla faaliyet gösteren bir sanat tarihi bölümü durumundayız. Şanslı bir şekilde 3 anabilim dalına da yeterli sayıda ve kıymetli elemanları bulunan bir sanat tarihi bölüm durumundayız. Bölümümüzün yapmış olduğu çalışmalar itibari ile 3 kazımız var. Bizim yapmış olduğumuz çalışmalar Edirne ve Trakya’ya özgü çalışmalar ve hakikatten zaman içerisinde Trakya’nın bütünlüğü üzerinde önemli bir yol aldık. Şuan da bölümümüzde Edirne kaleleri üzerine bir doktora tezi yazılmakta ve hatta aynı zamanda Trakya dolmenleri üzerine bir kitap çalışması da bitmek üzere olmaktadır. Onun dışında yüzey araştırmalarımız mevcut birinde Osmanlı dönemi mezar taşları üzerine gitmekte ve gerçekten güzel sonuçlar alınmaktadır” dedi.
Edirne’de üç gün boyunca devam edecek olan 23. Uluslararası Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu Trakya Üniversitesi (T.Ü) Balkan Kongre merkezinde gerçekleştirildi. Sempozyuma TÜ Rektör Yard. Ahmet Hamdi Zafer, Edirne Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak, Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Engin Beksaç, Edirne İl Sağlık Müdürü Ali Cengiz Kalkan, Prof. Dr. Rahmi Hüseyin Ünal, öğretim görevlileri ve öğrenciler katıldı.
Edirne Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak, sempozyumun açılışında yaptığı sunumda, Edirne Açık ve Kapalı Cezaevi sınırlarında Piyade Kışlası, Mahmudiye Camisi, Kışla Hamamı, Çifte Kuleli Giriş Kapısı, Valide Sultan Çeşmesi, Hacıdoğan Tabya ve Ayvalık Tabya olmak üzere korunması gereken kültür varlıkları olduğunu söyledi.
Karabacak, Türkiye'de bir ilke imza atarak, Edirne Açık Ceza İnfaz Kurumunda iş yurdu faaliyetleri kapsamında "mimari restorasyon iş kolu" kurduklarını belirtti.
Mimari restorasyon uygulamalı iş kolunda son zamanlarda artan restorasyon işleri sebebiyle ara eleman ihtiyacının hat safhada olduğunu belirten Fatih Karabacak, "Zamanın da genişliği değerlendirildiğinde hükümlülerden istifade edip onları eğitip, onlardan hem işbaşında yararlanmak hem de tahliyelerinden sonra onları ustalıkla belgelendirip, edindikleri bilgi ve tecrübeleri meslek olarak yürütmelerini hedefliyoruz" dedi.
TÜ Rektör Yardımcısı Prof. Ahmet Hamdi Zafer ise sosyal bilimlerin uzun soluklu toplantılarda güçlendiğini görmenin ve üniversite olarak bu konulara katkıda bulunmaktan onur duyduklarını belirtti.
TÜ Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Engin Beksaç da sempozyuma katılan araştırmacıların büyük bir çoğunluğunu gençlerin oluşturmasının önemli olduğunu ifade etti.
Bildiri sunanların 3'te 2'den fazlasının çok genç kişiler olduğunu belirten Beksaç, "Şuan da salona baktığım zaman sempozyumun ilk yılları gözümün önüne geliyor. İlk yıllarda daha yeni başlayan bir sempozyum vardı. Zaman hızla akıp geçti. Ve 23. sempozyumdayız. Gerçekten sizleri burada görmek bizler için büyük bir mutluluk. Bölümümüz 1991 yılında arkeoloji ve sanat tarihi olarak kuruldu. İlk aşamada 1991 yılında arkeoloji anabilim dalımız vardı. Sanat Tarihi anabilim dalımız ise 1992’de kuruldu. Ve faaliyete geçti. Daha sonra 2000 yılında bölümümüz ikiye ayrıldı. Arkeoloji ve Sanat tarihi bölümü olarak faaliyetini sürdürmek üzere yola çıktı. Fakat birkaç sene kadro eksikleri nedeni ile öğrenci alımına ara verdikten sonra tekrar yoluna devam etmeye başladı. Şuan da 3 anabilim dalıyla faaliyet gösteren bir sanat tarihi bölümü durumundayız. Şanslı bir şekilde 3 anabilim dalına da yeterli sayıda ve kıymetli elemanları bulunan bir sanat tarihi bölüm durumundayız. Bölümümüzün yapmış olduğu çalışmalar itibari ile 3 kazımız var. Bizim yapmış olduğumuz çalışmalar Edirne ve Trakya’ya özgü çalışmalar ve hakikatten zaman içerisinde Trakya’nın bütünlüğü üzerinde önemli bir yol aldık. Şuan da bölümümüzde Edirne kaleleri üzerine bir doktora tezi yazılmakta ve hatta aynı zamanda Trakya dolmenleri üzerine bir kitap çalışması da bitmek üzere olmaktadır. Onun dışında yüzey araştırmalarımız mevcut birinde Osmanlı dönemi mezar taşları üzerine gitmekte ve gerçekten güzel sonuçlar alınmaktadır” dedi.