Haber: Hatice ÖZSOY
5.9 büyüklüğündeki deprem Silivri açıklarında ve yerin 6.99 kilometre derinliğinde meydana geldiği açıklanırken, depremin Silivri'ye uzaklığının 21,68 kilometre olduğu belirtildi.
Yaşanan 5,9 büyüklüğündeki depremin ardından İstanbullular, artçı depremlerle sarsılmaya devam ederken birçok vatandaş geceyi parklarda veya bahçelerde geçirdi. Marmara Bölgesinde etkisini gösteren deprem de okullar boşaltıldı, depreme iş yerlerinde yakalananlar kendilerini dışarıya attı. Bununla birlikte depreme evlerinde yakalananlar korku dolu anlar yaşarken tekrar evlerine girmekte güçlük çekti. Vatandaş binalarının yaşanan depremden sonra hasar görüp görmediklerini anlamazken konuyla ilgili açıklama yapan Kuru, bina hasar tespitlerini yapılması gerektiğini belirtti.
Hasar tespitlerinin yapılması için deprem sonrasını beklemenin doğru olmadığını belirten Kuru, herhangi bir deprem yaşanmadan önce de binalarının taşıyıcılığından emin olmayan vatandaşların belirli kurumlara müracaat ederek demir ve karot örnekleri alınıp testlerinin yaptırılması gerektiğini vurguladı.
Yaptırılan testlerin raporlandırılmasının ardından risk altında olan binaların yıkım ya da güçlendirme çalışmasına girmesi gerektiğini söyleyen Kuru, özellikle yaşlı binaların ve 1999 depremi öncesinde yapılmış olan binaların risk altında olduğunu söyledi.
Kuru, “Oturduğunuz binanın sağlam olup olmadığını anlamak için teknik olarak bilgi sahibi olması gerekiyor insanların. Teknik bilgiye sahip olmayan bir insan dışarıdan bakıldığında binanın sağlam olup olmadığını tabii ki anlaması zor, fakat teknik bilgi olmasa bile, binanın bir mühendislik hizmeti alınarak yapılmış olması büyük bir güvencedir. Mühendislik hizmeti almış olması demek; belediyeden ruhsatını almış, bir mühendis tarafından projesi çizilmiş, denetimi yapılmış, ruhsatlandırılarak yapı kullanma hizmeti alınmıştır. Buda tabii ki bir binanın sağlam olması için başlıca faktörler. Fakat hiçbir denetimden geçmeyen, vatandaşın kendi başına yapmış olduğu ve bizlerin kaçak olarak nitelendirdiği inşaatların bahsettiğimiz hizmetlerden faydalanmadığı için güvenli olmadığını söyleyebiliriz. 1999 depremi öncesi yapılan binalar bahsettiğimiz hizmetlerden faydalanmış olsalar bile risk altında olarak nitelendirilebiliyor. Kentsel dönüşüm, ya da riskli yapı şeklinde yolları var bunun” diye konuştu.
“YAŞANAN BÖLGEYE GÖRE RİSK DURUMLARI FARKLILIK GÖSTERİYOR”
Yaşanılan bölgeye göre risk durumlarının farklılık gösterdiğini belirten Kuru, Edirne’nin 4’üncü bölgede yer aldığını ve depremde diğer bölgelere göre risk grubunda olmadığını söyledi. Her ne kadar risk grubu içerisinde olmasa da gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini söyleyen Kuru, detaylı bilgilendirmelerin yapılabilmesi için vatandaşların Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine başvurabileceklerini belirtti.
Kuru, “Vatandaş kendi binasının riskli olup olmadığını belirli kurumlara müracaat edip binanın durumu hakkında rapor alarak bunlarla ilgili işlemleri başlatabiliyorlar. Riskliyse eğer yıkım kararı alınabiliyor. Ya da yıkım yerine binalarda güçlendirme çalışmaları yapılabiliyor. Tabii ki binaların taşıyıcılık sisteminin içerisindeki kullanılan betonunun, donatıların kalitesinin ölçüldüğü laboratuarlar ve ölçümlemeler var. Betonarmenin ömrü belli zaten, buna istinaden belirli bir yaşı almışsa bina bu testlerden geçirilmeli ve rapor hazırlanmalı bina için. Yaşanılan bölgeye göre de risk durumları farklılık gösteriyor. Edirne 4’üncü risk grubu dediğimiz yerde kalıyor deprem bölgesi olarak. Yani deprem açısında çokta riskli bir yerde değiliz. Fakat yinede binalarının taşıyıcılığından emin değillerse vatandaşlar bu laboratuarlara başvurarak binalarının taşıyıcılığını ölçtürmeliler. Bunun için vatandaş Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine başvurabilir bulunduğu şehirlerdeki. Oradan konuyla ilgili daha detaylı bilgileri de alabilirler” dedi.
5.9 büyüklüğündeki deprem Silivri açıklarında ve yerin 6.99 kilometre derinliğinde meydana geldiği açıklanırken, depremin Silivri'ye uzaklığının 21,68 kilometre olduğu belirtildi.
Yaşanan 5,9 büyüklüğündeki depremin ardından İstanbullular, artçı depremlerle sarsılmaya devam ederken birçok vatandaş geceyi parklarda veya bahçelerde geçirdi. Marmara Bölgesinde etkisini gösteren deprem de okullar boşaltıldı, depreme iş yerlerinde yakalananlar kendilerini dışarıya attı. Bununla birlikte depreme evlerinde yakalananlar korku dolu anlar yaşarken tekrar evlerine girmekte güçlük çekti. Vatandaş binalarının yaşanan depremden sonra hasar görüp görmediklerini anlamazken konuyla ilgili açıklama yapan Kuru, bina hasar tespitlerini yapılması gerektiğini belirtti.
Hasar tespitlerinin yapılması için deprem sonrasını beklemenin doğru olmadığını belirten Kuru, herhangi bir deprem yaşanmadan önce de binalarının taşıyıcılığından emin olmayan vatandaşların belirli kurumlara müracaat ederek demir ve karot örnekleri alınıp testlerinin yaptırılması gerektiğini vurguladı.
Yaptırılan testlerin raporlandırılmasının ardından risk altında olan binaların yıkım ya da güçlendirme çalışmasına girmesi gerektiğini söyleyen Kuru, özellikle yaşlı binaların ve 1999 depremi öncesinde yapılmış olan binaların risk altında olduğunu söyledi.
Kuru, “Oturduğunuz binanın sağlam olup olmadığını anlamak için teknik olarak bilgi sahibi olması gerekiyor insanların. Teknik bilgiye sahip olmayan bir insan dışarıdan bakıldığında binanın sağlam olup olmadığını tabii ki anlaması zor, fakat teknik bilgi olmasa bile, binanın bir mühendislik hizmeti alınarak yapılmış olması büyük bir güvencedir. Mühendislik hizmeti almış olması demek; belediyeden ruhsatını almış, bir mühendis tarafından projesi çizilmiş, denetimi yapılmış, ruhsatlandırılarak yapı kullanma hizmeti alınmıştır. Buda tabii ki bir binanın sağlam olması için başlıca faktörler. Fakat hiçbir denetimden geçmeyen, vatandaşın kendi başına yapmış olduğu ve bizlerin kaçak olarak nitelendirdiği inşaatların bahsettiğimiz hizmetlerden faydalanmadığı için güvenli olmadığını söyleyebiliriz. 1999 depremi öncesi yapılan binalar bahsettiğimiz hizmetlerden faydalanmış olsalar bile risk altında olarak nitelendirilebiliyor. Kentsel dönüşüm, ya da riskli yapı şeklinde yolları var bunun” diye konuştu.
“YAŞANAN BÖLGEYE GÖRE RİSK DURUMLARI FARKLILIK GÖSTERİYOR”
Yaşanılan bölgeye göre risk durumlarının farklılık gösterdiğini belirten Kuru, Edirne’nin 4’üncü bölgede yer aldığını ve depremde diğer bölgelere göre risk grubunda olmadığını söyledi. Her ne kadar risk grubu içerisinde olmasa da gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini söyleyen Kuru, detaylı bilgilendirmelerin yapılabilmesi için vatandaşların Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine başvurabileceklerini belirtti.
Kuru, “Vatandaş kendi binasının riskli olup olmadığını belirli kurumlara müracaat edip binanın durumu hakkında rapor alarak bunlarla ilgili işlemleri başlatabiliyorlar. Riskliyse eğer yıkım kararı alınabiliyor. Ya da yıkım yerine binalarda güçlendirme çalışmaları yapılabiliyor. Tabii ki binaların taşıyıcılık sisteminin içerisindeki kullanılan betonunun, donatıların kalitesinin ölçüldüğü laboratuarlar ve ölçümlemeler var. Betonarmenin ömrü belli zaten, buna istinaden belirli bir yaşı almışsa bina bu testlerden geçirilmeli ve rapor hazırlanmalı bina için. Yaşanılan bölgeye göre de risk durumları farklılık gösteriyor. Edirne 4’üncü risk grubu dediğimiz yerde kalıyor deprem bölgesi olarak. Yani deprem açısında çokta riskli bir yerde değiliz. Fakat yinede binalarının taşıyıcılığından emin değillerse vatandaşlar bu laboratuarlara başvurarak binalarının taşıyıcılığını ölçtürmeliler. Bunun için vatandaş Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine başvurabilir bulunduğu şehirlerdeki. Oradan konuyla ilgili daha detaylı bilgileri de alabilirler” dedi.