Geçen hafta okuduğum bir yazıda “Türkiye’nin iklimi yavaş yavaş tropikal iklime geçiş yapıyor.” yazıyordu. Bu cümleyle karşılaştığımda kendim için, gelecek nesil için ve dünyamız için daha önce hiç endişelenmediğim kadar endişelendim.
Bu zamana kadar küresel ısınma konusu hep gündemde olsa da örnekleri bana çok uzak gelirdi. Buzulların erimesi ya da çölleşme gibi sonuçlar bulunduğum ülkeye hiç gelmeyecek gibi hissederdim. Ama bu yıl ilk kez küresel ısınmanın bize o kadar da uzak olmadığını gördüm. Ağaçların yapraklarını dökmeden yeniden çiçek açması, kar yağmama ihtimali ya da önümüzdeki yıllarda susuzluk çekme senaryoları artık kutuplarda ya da çöllerde değil, maalesef içinde bulunduğumuz ülkede geçiyor.
Yalnızca iklim değişikliği değil bu iklim değişikliği ile beraber gelecek olan ekonomik kriz, turizm ve tarımda yaşanması muhtemel olan sorunlar da hayatımızı oldukça fazla etkiliyor. Bu saatten sonra küresel ısınmanın önüne geçebilir miyiz bilemiyorum ama su kaynaklarını daha verimli kullanarak, şehir ve nüfus yönetimlerini doğru planlayarak uygulayacağımız bazı önlemler bize biraz zaman kazandırabilir.
Biz, ekolojik anlamda bir nebze de olsa şanslı nesiller sayılırız. Ama ne yazık ki gelecek nesillere bu şansı aktarmamak için elimizden geleni yapıyoruz. Şimdilik Ocak ayının ortasında güneş açtığı için sevineduralım. Bakalım geleceğimiz olan aydınlık nesil karın ya da yağmurun ne olduğunu bilecek mi?