Üniversite hocalarımdan biri “Eğer bir insan kültürünü, milli değerlerini, gelenek ve göreneklerini kaybetmişse o insan kaybolmuştur.” demişti bir dersinde. Bu cümleyi o zamanlar anlamamıştım ya da anlamak istememiştim ama şimdi oturup düşününce hocamın bize ne anlatmak istediğini daha iyi kavrıyorum.
Başka milletlere özenerek ve başka kültürleri örnek alarak aslında yok olduğumuzu söylemek istemiş. Kendi değerlerimizi yok sayıp yeni edindiğimiz değerlere de adapte olamayışımızı ve bunun beraberinde aidiyet duygumuzun nasıl yok olduğunu bize görmekmiş amacı.
Bayramın yaklaşmasıyla birlikte biraz düşününce hak veriyorum aslında. Eskiden sokaklarda, mahallelerde, akrabalar arasında hoş bir beraberlik olurdu. Şimdilerde ise ne yazık ki yoğun çalışma temposu yüzünden zar zor bulduğumuz bayram tatillerini bile sevdiklerimizle, ailemizle geçirmek yerine uzaklaşıyoruz onlardan. Ya da telefon üzerinden bir iki dakikalık görüntülü konuşmalar yapıp geçiştiriyoruz birlikte olma fırsatını.
Özlediğimiz aslında eski bayramlar değil, kendi ellerimizle yok ettiğimiz samimi duygular oluyor.
Evet kabul ediyorum kendi kültürümüzde giderilmesi gereken birçok gedik var. Ama her şeyde olduğu gibi bunu değiştirmek, tam olarak değişmese bile büyük bir kısmını iyileştirmek bizim elimizde. Önemli olan gerçekten kimliğimizi korumak istememiz.
Bu bayramda ve bundan sonra yaşayacağımız tüm bayramlarda birlik beraberlik içinde olmak ve kendi kimliğimizi kaybetmemek ümidiyle.